İstanbul, coğrafi konumu ve tabiat güzelliği ile binlerce yıl öncesinde dahi farklı milletlerin sahip olmayı arzu ettiği ve sahip olmak için çaba sarf ettiği bir şehirdir. Müslümanlar, Hz. Peygamber’in “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, fetheden ordu ne güzel ordudur” (İbn Hanbel, IV, 335) sözünü işittikleri günden itibaren, bu müjdeye nail olabilmek için hareket etmişlerdir.

Bu bağlamda Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in de katıldığı, Hz. Peygamber’i Medine’ye ayak bastığında evinde altı ay misafir eden Ebû Eyyûb el- Ensârî’nin şehit olduğu fetih hareketi, müjdelenen komutan ve asker olmak için Müslümanlar tarafından bu uğurda atılan adımların ilkidir. İstanbul yakınlarında uç beyliği kuran Osmanlı sultanları ilk günden itibaren sahabe ve tâbiîn nesline nasip olmayan bu müjdeye kavuşmak için projeler üretmişlerdir. Ancak bu kutlu zafer II. Mehmed’e nasip olmuştur. Henüz 21 yaşındaki bu genç padişah, gerekli bütün tedbirleri alarak, Allah’a tevekkül etmiş ve uzun bir kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453 günü İstanbul’u fethederek bu müjdeye nail olmuştur.

SÖZÜN ÖZÜ

Ne irfandır veren ahlâka yükselik ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Mehmet Akif Ersoy

Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla.

İsmail Gaspıralı

Editör: Mehmet Çalışkan