Yeryüzündeki bütün yerleşim birimlerinin merkezi ve Müslümanların kıblesi olması sebebiyle Kur’an-ı Kerim ona “Şehirlerin Anası” ismini vermiştir. (En’âm, 6/92) İslam’ın kutsal şehri; haremdir Mekke. Tarihin her döneminde, “el-Beledü’l-Emîn” (güvenli yer) olmalıdır. (Tîn, 95/3)

O sırada tamamen ıssız olan Mekke’nin kupkuru vadisi, Hz. Hâcer ve Hz. İsmail’in teslimiyeti ve Hz. İbrâhim’in duasıyla, tarih boyunca tamamı dışarıdan geldiği halde dünya nimetlerinin en bol olduğu yerleşim birimlerinin başında gelmiştir. Çünkü Mekke’nin sakinleriyle, hac için gelecek ziyaretçilerinin bu kutsal fakat çorak beldede geçinmelerini kolaylaştıracak ve buraya rağbeti sağlayacak imkânları sunmasını niyaz etmiştir Hz. İbrahim.

İlk dönem İslam coğrafyacılarına göre dünya, merkezinde Kâbe’nin yer aldığı bir daire şeklindedir; yeryüzündeki ülkelerin her biri Kâbe’nin bir cephesine bakar. Dolayısıyla Kâbe’nin etrafından gerçekleşen tavaf dünyanın kendi etrafında dönüşünü sembolize etmektedir. Bu durum, Nâbî’nin beyitlerinde şöyle yer almıştır: “Kâbe beyti’ş-şeref-i â’zamdır Nokta-i dâire-i âlemdir”

SÖZÜN ÖZÜ

Dünya nedir, bilir misin?

Kadın, çocuk, mal, makam, reislik, oyun, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak... Bütün bu sayılanlardan hangisi seni alıp Allah´tan başka şeylerle oyalayıp perdelerse, o dünyaya dâhildir. İmam Rabbânî

Editör: Mehmet Çalışkan