İslam, insanın temel haklarını güvence altına almış ve bunları korumaya yönelik ilkeler ortaya koymuştur. Peygamber Efendimiz de Veda Hutbesi’nde, insanların canlarının, mallarının, haysiyet ve namuslarının dokunulmaz olduğunu ilan etmiştir. Bir defasında tavaf yaparken Beytullah’a yönelmiş ve şöyle seslenmiştir: “Ey Kâbe! Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar güzel! Şanın, hürmetin ne kadar yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, canıyla mü’minin saygınlığı senin saygınlığından daha büyüktür.” (İbn Mâce, “Fiten”, 2) Mü’minlerin birbirlerinin onurunu korumaları kardeşlik hukukunun bir gereğidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini istediği bir yerde yardım eder.” (Ebu Davud, “Edeb”, 41)

SÖZÜN ÖZÜ

Asrımızın sefaleti, maddeye bağlanan teknik kuvvetinin fikir kuvvetini yenmiş olmasından ileri gelmektedir.

Nurettin Topçu

Editör: Mehmet Çalışkan