Ebû Türâb (toprağın oğlu) künyesi ile bilinen Hz. Ali, küçük yaşlarından itibaren Hz. Peygamberin terbiyesinde yetişmiş ve Peygamberimize damat olma şerefine de nail olmuştur.

Güzel ahlakı ve yiğitliği ile ön plana çıkan Hz. Ali, Hz. Peygamber (s.a.s.)’den hem ahlakını hem de vahyin aydınlığındaki ilmini miras almıştır. Hz. Peygamber, ilmi sebebiyle onu Yemen’e kadı olarak göndermek istediğinde, Hz. Ali valilik konusunda ilmine güvenmeyerek tereddüt etmiş, Efendimiz (s.a.s.) ise onun tereddütlerini gidermiş ve orada nasıl hükmetmesi gerektiğini bizzat ona öğretmiştir (Ebû Dâvûd, Akdıye, 6). Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in özellikle fıkhi meselelerde ilmine müracaat ettiği kişilerin başında gelmektedir. Onun hukuk bilgisi ve hüküm vermedeki başarısı Hz. Ömer tarafından, “En isabetli hüküm verenimiz Ali idi” sözüyle ortaya konulmuştur (Buhârî, Tefsîr, (Bakara) 6). Bu sebeple ilk üç halife önemli meselelerde onun fikrini almayı ihmal etmemişlerdir. Diğer sahâbîler de görüşlerinin doğruluğuna inandıkları için Hz. Ali’nin fikir beyan ettiği dinî bir meseleyi başkalarına sorma ihtiyacı duymamışlardır.

Editör: Mehmet Çalışkan