Rabbimiz cömertlikte eşsizdir. Verdiği nimetler saymakla tükenmez. Gözümüz, kulağımız, gönlümüz, elimiz, ayağımız, aklımız, sağlığımız hep O’nun ikramıdır. Hayatımızı, evladımızı, malımız mülkümüzü bağışlayan O’dur. Bunca ikram karşılığında üzerimize düşen O’na (cc) samimi bir kalp ile bağlanmak ve hakkıyla şükretmektir.

Hz. Peygamber, mal edinmek isteyenlere önce şükreden bir kalp ve zikreden bir dil edinmelerini aöylemiştir. (İbn Mâce, Nikâh, 5) Kendisi de bütün günahları bağışlandığı hâlde Rabbine şükretmekten asla vazgeçmemiş, daima Allah’a minnettar bir kul olmaya gayret etmiştir. (Buhârî, Tefsîr, (Fetih) 2) Rabbinin nimetine şükretmesi, öncelikle insanın kendisine yarar sağlar. Çünkü şükrüne devam ederse, Allah ona verdiği nimetini daha da artırır. Nimete ve sahibine nankörlük etmenin Allah’ın azabına neden olacağını unutmaz. Nimete rıza göstermemenin, burun kıvırmanın, nimetin değerini bilmemenin, âhiret azabının yanında dünyada da açlık ve korkuyla sınanmak gibi sonuçları olabileceğini hatırında tutar.

SÖZÜN ÖZÜ

Hayırda ve hak edene harcamada israf olmadığı gibi, israfta da hayır yoktur.

Ebû Hanîfe

İnsan ne idraksiz mahlûktur! Herkes kimsenin sağ kalmadığını bilir de, kendinin öleceğine inanmak istemez.

Namık Kemal

Editör: Mehmet Çalışkan