İffet ve edep duygusu, insanın doğuştan getirdiği ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biridir. Cennette yasak ağacın meyvesinden yiyen, bu yüzden açığa çıkan edep yerlerini örtmeye çalışan Hz. Âdem ve eşinin bu tavrı, utanma ve edebin ne denli köklü bir duygu olduğunu göstermektedir.

İffetli bir hayat sürmek ve edebe riayet etmek mümin olarak en önemli ahlaki sorumluluklarımızdandır. İffet zırhını kuşanmış, hayâ elbisesini giyinmiş müminler öncelikle gözlerini haramdan korumakla yükümlüdürler. Zira Rabbimiz gönlümüze açılan pencerelerimiz olan gözlerimizi edep perdesiyle örtmemizi ister. (Nûr, 24/30-31) Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz de, utanma duygusunun görünmez ama insanı koruyan hassas bir çizgi olduğuna dikkatimizi çeker ve “İnsan utanma duygusunu yitirirse varsın, dilediğini yapsın” der. (İbn Hanbel, IV, 121)

Mümin, “Edep Ya Hû” düsturuyla göz, kulak, dil ve gönül kapılarını her türlü harama kapatır. Allah korkusuyla günahlardan uzak durup iffetini koruyan mümin, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenmekle müjdelenir. (Buhârî, Zekat, 16)

Editör: Mehmet Çalışkan