Allah Resulü (s.a.s.), ümmetine olan eşsiz sevgi ve merhametinin bir gereği olarak dünya ve âhiret saadeti için dua ve tavsiyelerde bulunurdu.

Onun ümmetine düşkünlüğü onların Allah’a yakınlıkları ölçüsündeydi. Hiç kimseye makamından, soyundan veya zenginliğinden değil, Allah’a imanından ve takva duygusundan dolayı değer verirdi. O, sosyal mevkisine, hür köle, zengin fakir oluşuna bakmaksızın herkesle ilgilenir ve davet edenin davetine icabet ederdi. Resülullah, bütün işlerinde ümmetinin sıkıntılarını paylaşır, onların yükünü hafifletmeye çalışırdı. O, sadece yol arkadaşları olan sahabîleri için değil kendinden sonra gelecek ümmetiyle ilgili de kaygı taşırdı. Bu yüzden dualarına ümmetini daima katardı. “Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım.” (Müslim, Îmân, 341) sözü, ümmetinin selameti için geleceğe uzanan ölümsüz arzusunun ötelere taşınmasıydı. Bu, onun hesap günü ümmetinin kurtuluşu için sakladığı, Allah’ın af ve mağfiretine vesile olmasını dilediği duası idi.

SÖZÜN ÖZÜ

Burası Dünya! Ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla, ekip  biçip gidecektik İnsan sevmeli; bazen bir insanı, yahut da bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu… Zaten sevmezse insan, insan mı olur?

Cahit Zarifoğlu

Editör: Mehmet Çalışkan