Peygamberimizin ilk eşi, mü’minlerin annesi ve Rasûlullah’ın ifadesiyle “kendi döneminin en hayırlı kadını” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 20) olan Hz. Hatice “Hatîcetü’l-Kübrâ” adıyla tarih sayfalarındaki yerini almıştır.

Rasûlullah, sevgisi, desteği, İslâm dini uğruna yaptığı hizmet ve fedakârlıklarla örnek bir şahsiyet olan Hz. Hatice ile evliliği boyunca başka hiç kimseyle evlenmedi. Vefatının ardından da onu bir ömür boyu hiç unutamadı. Ona olan özlemini sıklıkla dile getirir, “Bana onun sevgisi bahşedildi” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 75) derdi. Rasûlullah’ın gönlünde Hz. Hatice’nin bambaşka bir yeri vardı. Onun için dua eder, övgüyle bahseder, onu hatırlatan herkese, her şeye saygı ve ilgi gösterirdi.

Hz. Hatice’nin Allah Rasûlü ile yaşadığı muhabbet dolu aile hayatı yüzyıllar boyu inanan nesiller için eşsiz bir örnek olmuştur. Öyle ki kurulan her yeni ailenin bu ideal yuva gibi olması arzusuyla nikâh duasında şu cümlelere yer verilmiştir: “Allah’ım bu iki insanı birbirine kaynaştır. Tıpkı Hz. Muhammed ile Hatîcetü’l-Kübra’yı birbirlerine kaynaştırdığın gibi.”

SÖZÜN ÖZÜ

Din, iman ve ahlak fikri insanlarla beraber doğmuştur. Bunu söndürmeye çalışmak demek, dinin kaynağını, insanın mahiyetini bilmemek demektir.

Ahmet Hamdi Akseki

Editör: Mehmet Çalışkan