Hz. Peygamber (s.a.s.), ölümü unutmamayı, Allah’ın razı olduğu iş ve davranışlarla ona hazırlanmayı, Allah’ın rahmetinden ümitli olmayı tavsiye etmiş; ızdırap ne kadar şiddetli olursa olsun ölümün temenni edilmesini hoş görmemiştir.

Peygamber Efendimizin cenazelere karşı yapılacak görevler kapsamında bize öğrettiği usul, cenazenin bir an önce yıkanıp, kefenlenip üzerine namaz kıldıktan sonra defnedilmesidir. Bu husustaki hadis-i şerifleri, Hz. Peygamberin ve sahabe-i kiramın uygulamalarını göz önüne alan İslam âlimleri, bütün bunların sükûnet ve sessizlik içerisinde yerine getirilmesini, cenaze kabrine götürülürken ‘teşyi’ sırasında da bu sükûnet ve sessizliğin muhafaza edilmesini açık bir şekilde dile getirmişlerdir.

Cenaze merasimi sırasında vakit hayatın anlamını, ölümü ve ölüm ötesini düşünme zamanıdır. Mü’minler ölen kardeşlerini teşyi ederken bunu düşünür ve onun için dua eder, bağışlanma diler, istiğfar ederler. Kendileri için de onun konumuna erecekleri güne ilişkin olarak hüsnü hatime/güzel bir son dilerler.

SÖZÜN ÖZÜ

Fakirleri koru, onlara  zulmetme. Padişah halkıyla hükümdar olur. Hükümdar ağaca, halk köke benzer, ağaçlara kökünden kuvvet gelir.

Elinden geldikçe halkı incitmemeye çalış, yoksa kendi kökünü kazımış olursun.

Sa‘dî-i Şîrâzî

Editör: Mehmet Çalışkan