Doğumla başlayan hayat, ölüme doğru akıp gitmektedir. Bu gidiş esnasında karşılaşacağı olumlu-olumsuz bütün olaylar karşısında mümin, “Allah’a kul olma” vasfını korumakla yükümlüdür. Çünkü hayatın amacı yalnızca yaşamak, eğlenmek ve gönlün arzularını tatmin etmekten ibaret değildir.

Allah Tealâ kullarını dünyada çeşitli imtihanlardan geçirir. Mümin de, imanındaki samimiyeti ve sadâkati açısından imtihana tâbi tutulur. Hatta birtakım sıkıntılarla sınanabilir. Bununla birlikte o, bu sıkıntı ve musibet ortamından kurtulma imkânına, sabır gibi bir can yeleğine sahiptir. Bir âyette Allah’ın kullarını; korku, açlık, mal, can ve ürün kaybı gibi şeylerle imtihan edeceği haber verilmekte ve sabredenler müjdelenmektedir. (Bakara, 2/155) Allah katında derece sahibi olmanın bir yolu da, başa gelen belâ ve musibetlere sabretmekten geçer. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), “Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur” (Müslim, Zühd, 64) buyurmuştur.

Editör: Mehmet Çalışkan