“Allah’ım, eğer ben iyi biriysem, bana öyle bir rüya göster ki Rasûlullah onu tabir etsin!” duası neticesinde gördüğü ve etkisini hâlâ üzerinde hissettiği rüyasını Nebi’ye (s.a.s.) anlatmanın bir yolunu bulmalıydı. Ümitle korku arasında biraz çekinerek, çokça da merak ederek mescidin yanı başındaki ablası Hafsa’nın kapısını çaldı. Allah Rasûlü’nü sık sık ziyarete gelen Abdullah’ın bu seferki telaşı ablasının gözünden kaçmamıştı

 Abdullah b. Ömer, rüyasında karşısına çıkan iki meleği, kendisini cehennemin kıyısına kadar götürmelerini, orada gördüğü tanıdık yüzleri, bu sırada yaşadığı korkuyu, meleklerin kendisini: “Korkma!” diyerek teskin edişlerini, hiçbir ayrıntıyı atlamadan ablasına nakletti. Rüyayı Resûlullah’a anlatan Hafsa şu yorumu işitti: “Abdullah ne iyi insan! (Bir de) geceleri namaz kılsa!” (Buhârî, Ta’bîr, 35, 36; Müslim, Fedâil, 140) Rüyasının tabirini ablasından öğrenen Abdullah, bu mübarek sözleri işitir de hiç boş durur mu? Gündüzünün yanında gecesini de Allah Resulü’nün tavsiyelerine uymakla geçiren Abdullah, gecelerini secdeleriyle aydınlattı…

SÖZÜN ÖZÜ

Onlar gittiler

Yalnız bir yemin kaldı aramızda

Ben şimdi bu yanda

Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim Namluda.

Onlar gittiler

Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında

Ben şimdi bu yanda Gerilmiş bir an gibiyim

Doğumla ölüm arasına.

Onlar gittiler

Gelen zamandan bir haber gibiydiler.

Erdem  Bayazıt

Editör: Mehmet Çalışkan