Gazzâlî’ye göre insan kendini, kendisine iyilik yapanı, iyilik sever kimseyi, güzeli ve âhengi sever. Çünkü kendini ve kendisine iyilik yapanı seven bir insanın ona varlığını veren, gerek ona gerekse herkese bol bol iyilik yapan rabbini sevmesi gerekir. Ayrıca güzeli seven insan, kendisi iyi ve güzel (cemîl) olduğu için bütün iyiliklerin, güzelliklerin yaratıcısı olan Allah’ı sever. Allah’ın adalet, merhamet gibi bazı sıfatlarının bir ölçüde insanda bulunması da bu sevginin bir tezahürüdür. Sevginin en üstün derecesi Allah’ı bütün kalbiyle sevmektir. Sevenler kendilerini sevdikleriyle şartlı ve ona bağlı hâle getirirler. Bu sebeple kim Allah’a ihlasla bağlanmışsa artık Allah onun kalbinin mahbubu, mâbudu ve maksudu olmuş demektir. Sonuç olarak ilahî sevgi bütün makamların vardığı son noktadır. Hz. Dâvûd (a.s.) şöyle dua ederdi: “Allahım! Senden; seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl!” (Tirmizî, Daavât 73)

SÖZÜN ÖZÜ

Şükretmek panzehirdir, kahrı lütfa döndürür. Mevlânâ

Marifet, nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli

Editör: Mehmet Çalışkan