Abdullah b. Mes‘ûd kendisinden rivayet edilen bir hadiste, “Gerçekten bu Kur’an Allah’ın bir sofrasıdır (me’dübetullâh); O’nun sofrasından gücünüz yettiğince bilgi toplamaya çalışın” (Dârimî, Fezâilü’l- Kur’ân, 1) demektedir. Başka bir hadiste ise yine Kur’an’dan “Allah’ın edebi” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1) diye söz etmesi ilgi çekicidir. Bu şekilde ortak bir kökten gelen me’debe ve edep kelimelerinin, her iki hadiste aynı şeye (Kur’an’a) nisbet edilmek suretiyle anlam olarak da ortak oldukları, böylece hadis dilinde edebin hayırlı ve yararlı bilgilerle davranış alışkanlıklarını ifade ettiği, Kur’an’ın bu bilgi ve davranışları sergileyen bir ilâhî edep kaynağı olduğu anlaşılmaktadır. Birçok hayır ve faziletin kaynağı olan edebe uygun davranış tasavvufî hayatta çok geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Tasavvuf ve tarikat terbiyesinin amacı da sâliki Hakk’a ve halka karşı hem zâhir hem de bâtın itibariyle edepli hale getirmektir. Sûfîler, zarafet ve nezaketin kaynağı olan bu anlayışı çok sık kullandıkları “Edeb yâhû!” sözüyle ifade etmişlerdir.

SÖZÜN ÖZÜ

İnsan dünyaya hangi bakış açısıyla bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği gibi görür.

Ahmet Mithat Efendi

Sen içine dön, yalnız dışınla meşgul olma. Çünkü sen cisminle değil ruhunla insansın.

İbn Arabi

Editör: Mehmet Çalışkan