1340 yılında doğmuş, Hz. Peygamber’in soyundan olduğu için Seyyid Şerîf diye anılmıştır. İlim için muhtelif yerleri dolaştı. Ülkesine döndüğünde Şîraz’daki Dârü’ş-şifâ Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Burada büyük bir şöhret kazandı. Mâverâünnehir âlimleriyle ilmî münazaralarda bulundu. Ömrünü bu gibi ilmî faaliyetlerle geçirdi ve 1413 yılında Şîraz’da vefat etti.

Başlıca ilgi alanı kelâm, Arap dili ve edebiyatı olmakla beraber felsefe, mantık, astronomi, fıkıh, hadis gibi dinî ve aklî ilimlerin hemen hepsine dair eserler vermiştir. Kaynaklar onun zeki, müdekkik, muhakkik, derin anlayışlı, fesahat ve belâgat sahibi, münazarada mahir bir âlim olduğunda ittifak eder. Arap dili, ferâiz ve kelâmla ilgili eserleri el kitabı haline gelmiş, görüşleri medreselerin ilmî ve fikrî hayatında asırlarca süren tesirler meydana getirmiştir. Eserlerinin çoğu şerh ve hâşiye niteliğinde olmasına rağmen bu eserleri asıl metinler kadar, hatta daha fazla kabul görmüştür. Cürcânî fıkıhta Hanefî mezhebinin; itikadî konularda ise Eş‘arîler’in görüşlerini benimsemiştir.

SÖZÜN ÖZÜ

Elin kolun serbestken hayra çalış, yarın kefen vücudunu hapsedince elini kolunu çıkaramazsın. 

Kabrinin üstünde güneş, ay ve Ülker daha nice zamanlar parlayacak fakat sen mezar yastığından başını kaldıramayacaksın. 

Sa‘dî-i Şîrâzî

Editör: Mehmet Çalışkan