Hac ibadeti, Yüce Allah’ın, “Yoluna gücü yetenlerin Beyt’i haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” (Âl-i İmran, 97) âyeti ile farz kılınmıştır. Hz. Peygamber de haccın hakkıyla yerine getirildiğinde kişiyi günahlarından arındırdığını ifade etmiş, “Hacca gidenler ile umreye gidenler, Allah’ın elçileridir. Allah’a dua ederlerse, Allah onların dualarını kabul eder ve Allah’tan günahlarının bağışlanmasını isterlerse Allah onların günahlarını bağışlar.” (İbn Mâce, Menâsik, 5) buyurarak hacca gidenleri “Allah’ın elçileri” şeklinde niteleyerek şereflendirmiş, umre için kendisinden izin isteyen Hz. Ömer’e “Ey kardeşçiğim! Dualarına bizi de ortak et ve bizi duanda unutma.” demiştir. Hz. Âişe’nin (r.a.), “Yâ Resûlallah! Biz kadınlar sizinle beraber gazâya çıkıp cihad edemez miyiz?” sorusuna karşılık, “Sizin için cihadın en iyisi ve en güzeli haccetmektir, makbul olan hacdır.” buyurmuş ve bunun üzerine Hz. Âişe de, “Artık ben bu sözü Resûlullah’tan işittikten sonra haccetmeyi terk etmem.” demiştir. (Buhârî, Cezâü’s-sayd, 26)

SÖZÜN ÖZÜ

Ne acaiptir o insanlar ki, altından ateş kaynayıp dururken yeryüzünde Allah’a isyan ederler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

Üzerine dilenme kapısını açan ölünceye kadar hep muhtaç kalır. Sen hırsı bırak da padişahlık et. Tamahsız kişinin başı dik olur.

Sa‘dî-i Şîrâzî

Editör: Mehmet Çalışkan