Borçlar, Allah’a ve kullara karşı borçlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Bir kimse, üzerinde oruç borcu olduğu hâlde vefat etmek üzere olup bu oruçlarını kaza etmekten aciz kalmış ise, bu Allah’a karşı bir borçtur. Oruç borcunun fidye verilerek ödenmesi için velisine vasiyet etmelidir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 270). Zekât, keffâret gibi borçları için de vasiyet ederse varisleri bunu terekenin üçte birinden yerine getirmek zorundadırlar. (Zeylaî, Tebyîn, VI, 230)

Kullara ait olan borçlara gelince, Hz. Peygamber kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu hâlde Allah’ın karşısına çıkmasını günah olarak nitelemiş (Ebû Dâvûd, Büyû’, 9); ölünün borçlarının ödenmesini sağlamak için borcu varsa ödenmeden cenaze namazını kıldırmamıştır (Müslim, Ferâiz, 14). Zira dinimizde kul hakkı ihlalinin, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği belirtilmiştir. Bu yüzden ölen kişinin borçları varsa, techiz ve tekfinden sonra kalan malının tamamından borçları ödenir. Kur’an’da borçların varislerin payına olan önceliği “Bu paylaştırma ölenin yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır” (Nisâ, 4/11) ayetiyle belirtilmiştir.

Editör: Mehmet Çalışkan