Din, fert ve toplum hayatına anlam kazandıran, toplum hâlinde yaşayan insanların birbirlerini anlayabilmelerini kolaylaştıran ve kulun Allah’la ilişkisini düzenleyen bir araçtır. Eğitim de, bir anlamıyla, insanın doğuştan sahip olduğu yeteneklerinin geliştirilmesi ve bireylere birlikte yaşadığı toplumla uyum hâlinde yaşayabilme kabiliyetinin kazandırılmasıdır. Bu nedenle, bireyin topluma uyumunu sağlamada, barış, hoşgörü ve adaletin hüküm sürdüğü bir sosyal ortamın oluşturulmasında en önemli unsurlardan biri din eğitimidir.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatına baktığımızda onun en bariz, örnek vasfının eğitimcilik olduğunu görürüz. Resûl-i Ekrem (s.a.s.), kısa zamanda bütün çağlara örneklik edecek altın bir nesil yetiştirmiştir. Şüphesiz bu başarısının altında yatan en büyük sebep, insanlara inanmadığı ve yaşamadığı hiçbir şeyi söylememiş olmasıydı. Ayrıca O’nun eğitim metodu, kolaylaştırıcılık, hoşgörü, merhamet, nezaket, zarafet ve yumuşaklık prensipleri üzerine kurulmuştu. Allah Resulü (s.a.s.) bu durumu, “Allah beni zorlayayım ve hata arayayım diye göndermedi. Bilâkis öğreteyim ve kolaylaştırayım diye gönderdi” şeklinde açıklamıştır. (Müslim, Talak, 29)

Editör: Mehmet Çalışkan