O babasının kızı idi. Onun gibi dürüst, onun gibi güvenilir… Dostluğu babasının dostluğu, sırdaşlığı babasının sırdaşlığı gibiydi. Çünkü her ikisi de Muhammedü’l-Emîn’e gönülden iman eden bir avuç mü’min arasındaydı.

Esma, Hz. Ebû Bekir’in kızı, babasının ilk göz ağrısı, onun gibi sadık onun gibi sıddık… Allah Rasûlü’ne sadakati babasından öğrenmişti. Çok sevdiği Allah Resulü’nün hep yanı başındaydı. O, hicret ettiyse Esma Mekke’de duramazdı. O, Hudeybiye’deyse Esma da oradaydı. O, fetih için Mekke’ye yöneldiyse Esma onun bir adım arkasındaydı. Nihayet Veda Haccı’nda Esma Nebî’ye kulak veren binlerce kişi arasındaydı.

Onu dinlemek, ondan hep daha fazlasını öğrenmek, öğrenmek için çekinmeden sorular sorabilmek ve aldığı cevapları hafızasına nakşetmek Esma’nın hayatının gayesiydi. Böylelikle o, imanı, ihlası, sabrı, cesareti, saymadan vermeyi, cömertliği, azla yetinmeyi, müşrik dahi olsa anneye hürmeti hep Allah Resulü’nden öğrendi. Peygamber’e bağlılığı, itaati, sadakati ise onun yol arkadaşı sevgili babasından öğrendi. Çünkü o, Ebu Bekir es-Sıddık’ın kızı idi.

SÖZÜN ÖZÜ

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünüyor ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor. 

Tolstoy  

Dünya hayatına meyledenler deniz suyu içenlere benzerler.

İçtikçe susarlar, susadıkça içerler. 

İbn Arabi

Editör: Mehmet Çalışkan