İyilik idealinin zedelendiği modern zamanlarda, savaşların, işgallerin, soykırımların, darbelerin, sömürgeciliğin ve şiddetin had safhaya ulaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın hiç de azımsanamayacak bir bölümü açlık, sefalet ve korku içinde temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çekerek yaşamaya çalışırken, diğer bölümü sorumsuz ve umursamaz bir tavırla, ölçüsüzce ihtiyaç ve arzularının peşinden koşuyorsa insanlığın iyilik tasavvurunu gözden geçirme vakti gelmiş de geçiyor demektir. Müslümanlar olarak iyiliksiz kalan, onu arayan, ona muhtaç ama ondan habersiz her insana iyiliği ulaştırmak gibi büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Öyleyse Allah Teâlâ’nın “İşte âhiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. Kim iyilik getirirse ona bundan daha hayırlısı vardır…” (Kasas, 28/83-84) uyarısına kulak verelim. Unutmayalım ki kötülük, ondan şikâyet etmekle değil, iyiliği yaymakla engellenebilir. Asıl olan konuşmak, yazmak ya da okumak değil, yapabilmektir iyiliği.

SÖZÜN ÖZÜ

Üzülme kaybettiklerine dünyada, Müslümanlık ve sağlık yanındaysa eğer.

İmam-ı Şâfii

En yüksek sevgi ilahi sevgidir ve bütün sevgilerin kaynağı da odur.

İbn Arabi

Editör: Mehmet Çalışkan