Henüz on sekiz yaşındayken İkinci Akabe Biati’ne katılarak Rasûlullah’a bağlılık yemini eden, Medineli ilk Müslümanlardandı. Akabinde kendisini İslam’a adamış, dini en güzel şekilde öğrenme ve yaşama gayreti içerisinde olmuştu. Resûlullah’ın yanından ayrılmamaya özen gösterir, yanı başında yürürken veya uzun yolculuklarda dahi ona merak ettiği hususlarda sorular yöneltmekten geri durmazdı. Yemen’e giderken Allah Rasûlü soruyor, Muâz cevaplıyordu:

- (Sana bir dava geldiğinde) nasıl hüküm vereceksin?

- Allah’ın kitabına göre hüküm vereceğim.

- (O konuda) Allah’ın kitabında bir hüküm bulamazsan?

- Resûlullah’ın sünneti ile, - Resûlullah’ın sünnetinde de yoksa?

- Kendi görüşümle ictihad ederek, ona göre hüküm vereceğim. Muâz soruları senelerce Rasûl’ün eğitiminde yetişmenin, onun terbiyesinden geçmiş olmanın verdiği birikimle yanıtlamış ve tam da istenen cevapları vermişti. Allah Rasûlü elini Muâz’ın göğsüne koyarak duyduğu memnuniyeti şöyle dile getirdi: “Resûlü’nün elçisini (Resûlü’nün arzuladığı cevabı vermeye) muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” (Tirmizî, Ahkâm, 3)

SÖZÜN ÖZÜ

Akıllı ve uyanık bir kimse isen, dünyaya gönül bağlama. Şeytan seni kandırıp dünyaya meylettirirse, seni emri altına almış demektir. Bundan sonra felaketten felakete sürüklenirsin de hiç haberin olmaz.

Ahmed Yesevî

Editör: Mehmet Çalışkan