Kur’an’da, yeryüzüne faziletli (sâlih) kulların hâkim olacağı vaad edilerek bu vaadde bir mesaj bulunduğuna dikkat çekilmekte, kötülüklerden sakınanların en güzel âkıbetle karşılaşacakları hatırlatılmaktadır. Böylece Kur’ân-ı Kerîm geçmiş milletlerin hayatlarına dair, ibret alınmaya değer bulduğu tarihî olaylardan da örnekler vererek güçlü bir toplum yapısının ancak dinî ve ahlâkî bakımdan doğru, iyi ve sağlam temeller üzerine kurulabileceğini ve toplumların bu temelleri korudukları sürece yaşayabileceklerini önemle vurgulamıştır: “İşte âhiret yurdu! Onu yeryüzünde haksız üstünlük kurmak ve bozgunculuk çıkarmak istemeyenler için hazırlamış bulunuyoruz. İyi son, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.” (Kasas, 28/83) Bu âyet, dinî ve ahlâkî görevleri yerine getirmek yanında, özellikle bu bağlamda, uhrevî nimetleri elde edebilmek için İslâmî ölçülere uygun olmayan bir yol ve niyetle dünyevî varlık ve değerlerin peşine düşmemek; ayartıcı, baştan çıkartıcı şeylere düşkünlük göstermemek gerektiği anlamını içermektedir.

SÖZÜN ÖZÜ

Beden ile yapılan iyi bir işten kalbe bir nur ulaşır. O nur saadet tohumudur. Yaptığı her kötü işten de kalbe bir zulmet iner, o zulmet şakâvetin (bedbahtlığın) tohumudur.

İmam Gaz0lî

Editör: Mehmet Çalışkan