Bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın belli hizmet kalemleri için yaptığı harcamalara yönelik medyada çıkan haberleri eleştiren Akşam Gazetesi Yazarı Emin Pazarcı, "Diyanet'e bakın Diyanet'e!" başlığıyla dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

İşte Pazarcı'nın o yazısı:

En son söylenecek olanı baştan yazayım. Daha sonra ayrıntılarından da bahsederiz. Bu ülkede gericilik, yobazlık; aydınlanma, okuma ve araştırma karşıtlığı hiç bu kadar zirve yapmamıştı.

Evet abartmıyorum. Kitap düşmanlığı, aynen bu noktaya kadar ulaşmış durumda!

Dün, Cumhuriyet Gazetesi'nin internet sitesinde bir haber vardı. Özel olarak ve itina ile hazırlandığı belli olan başlığı ise oldukça çarpıcıydı:

"Ekonomik krize rağmen...

Diyanet 5 milyon TL harcamış."

İlk bakışta "vay be" dedirtecek cinsten. Okuyunca aklıma hemen "buşon parası" , 48 bin liralık "yemek hesabı" ve geceliği bin liralık "lüks otel faturası" gibi son günlerde sıkça duyduğumuz masraflar geldi. Çünkü "harcamadan" bahsediliyor! Bu ifade halk arasında genellikle elden çıkarılan para anlamında kullanılır. "Oh, ne iyi yaptım; harcadım, verdim gitti" diyenlere bile rastlanır.

"Harcamış da ne yapmış?" diye haberi tıkladım. Bir de ne göreyim: Kitap bastırmış. Hem de ekonomik kriz döneminde böyle bir icraatın altına imza atmış!

Olacak iş mi şimdi bu?

***

İşte böyle bir zihniyetle karşı karşıyayız. "İlericilik, çağdaşlık" gibi süslü sloganların arkasına saklanan bir kafa yapısı bu!

"Kitap bastırmış" diyor. Bunu eleştiriyor. Attığı başlıkla da böyle bir faaliyeti, adeta "israf" ve "densizlik-gereksizlik" gibi sunmaya çalışıyor.

Altına bir de "Diyanet, yayınevi gibi çalışmış" ifadesini ekleyerek, yapılan işe yönelik eleştirisini açıkça ortaya koyuyor.

Özellikle öne çıkarılan iki kitap var: Biri "Neden Müslüman oldum" başlığını taşıyor, diğer kitabın üzerinde de "Sosyal Medya Ahlakı" yazıyor. Bu iki kitap için "Diyanet'in kasasından 667 bin lira çıkmış" değerlendirmesi yapılıyor.

Kafa bu işte:

Sanırım, parayı Flamenko dansına yatırmak, yurtdışından eleman getirip 400-500 bin lira harcamak varken, kitaba ne gerek var; diye düşünmüş olabilirler! Ya da "Nereden çıktı Müslümanlık?" gibi bir soruya takılmış kalmışlar!

Hele hele sosyal medyada ahlak aramak, ne kadar saçma sapan ve gereksiz bir uğraş! Ne güzel, orada yalan-dolan yürüyor işler. Kimi, algı operasyonları düzenliyor, doğruları kirletiyor. Kimisi de ona buna saldırıp dilediği iftirayı atabiliyor.

Maalesef kafa bu: Ne gerek var kitaba? Topluma doğruları anlatmak size mi kaldı? Onlar mutlu ise size ne? Yesinler birbirlerini...

***

Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı'nın işi bu! O kurum, topluma iyiyi, güzeli, doğruyu anlatmak için var. Kitap bastırıp kitlelere ulaştırmak, insanlara doğru yolu göstermek ise en temel ve olağan görevlerinden biri!

Kim bilir, belki de rahatsızlığın altında yatan temel sebep bu! Belki de asıl tepki gösterdikleri Diyanet'in topluma yol göstermesi!

Baksanıza, bu duygular ve içine düştükleri ruh hali ile kitapla bile kavga ediyorlar. Kitap basılmasını ve milletin bunları okumasını, pervasızca israf ve savurganlık gibi göstermeye çalışıyorlar.

Onların işlerine gelmeyen bilgileri içeren yayınları kimse okumamalı. Hatta yakmak, yok etmek gerekir bunların hepsini.

Yobazlık, bağnazlık, tutuculuk ve gericilik kelimelerinin anlamı, tam da budur işte!

Kaynak: aksam.com.tr

Editör: Mehmet Çalışkan