Diyanet Haber Koordinatörlüğü, 81 il ve ilçelerinden haber akışı sağlayan personele yönelik "Hizmet İçi Eğitim Semineri" düzenledi.

Seminerde "Diyanet Hizmetlerinin Görünürlüğü" konulu konferans veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mustafa Irmaklı, Başkanlık hizmetlerinin görünürlüğü açısından Diyanet Haber sitesinin önemine ve etkisine dikkat çekti.

- Bir insanı tanımanın yolu, onun derdini bilmekten geçer

Konferansına; "Diyanet Haber çatısı altında, mesai mefhumunu bir kenara koyarak büyük oranda mesai dışında bir çalışma ile iç içesiniz. Peki nedir bu ekibin derdi ve gayesi? Ne yapmaya çalışıyoruz?" sorularıyla başlayan Irmaklı, bir insanı tanımak için önce o insanın derdini bilmek gerektiğini belirterek, "Cemil Meriç bu hususta der ki; 'Bir insanı tanımak için onun dertlerini, hüzünlerini, heyecanlarını, acılarını bilmeniz lazım.' Bir insanı tanımak için onun neye üzüldüğünü ve neye sevindiğini bilmeniz gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Diyanet Haber'in varlığının Diyanet teşkilatı içerisinde büyük bir memnuniyetle karşılandığını ifade eden Irmaklı, "Başkanlığımız içerisinde bulunan bütün unvanlar içerisindeki en zor çalışma alanının, bu ekibin yaptığı iş olduğu kanaatindeyim. Oldukça zor bir işi yerine getiriyorsunuz. Muhtemelen yaptığınız işin önemini, hassasiyetini ve zorluğunu anlatmakta da zorlanıyorsunuz. Ben Diyanet Haber'in varlığının büyük bir memnuniyetle ifade edildiğine şahit oluyorum. Peki biz niye böyle zorlu bir işe talibiz, bizim gayemiz nedir? Ben bunu çok önemsiyorum. İnsan yaptığı işe yüklediği anlam kadar o işi taşıyabilir." diye konuştu.

- Biz bu çağın insanını hakikatle buluşturmaya çalışıyoruz

Asıl gayenin Din-i Mübin-i İslam'ın gayesi olduğunu vurgulayan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Irmaklı, şunları kaydetti:

"İslam'ın gayesi ise ahlaklı bir insan inşa etmek, hukuka ve adalete dayalı bir toplum ve yaşanabilir bir dünya inşa etmektir. Gayemiz yeryüzünde ahlaklı bir insan inşası, hukuka ve adalete dayalı bir toplum ve yaşanabilir bir dünya inşası olmalıdır. Biz bu çağın insanını hakikatle buluşturmaya çalışıyoruz. Bu çağın insanını inancıyla, kalbiyle, medeniyetiyle, peygamberiyle buluşturmaya çalışıyoruz. Bir başlık atarken, bir haber yazarken yahut da bir olayı incelerken bizim nihai hedefimiz bu çağın insanının hakikatle buluşması olmalıdır. Bizim böyle bir vazifemiz ve bu vazifeyi bize yükleyen imanımızdır, inancımızdır.

- Bugün insanlığın anlam, ahlak ve medeniyet sorunu olmak üzere üç kelimelik teşhisi vardır

Yaşadığımız çağ bir bunalımlar çağıdır. Bu çağda çevresel krizler, siyasal krizler ve ekonomik krizlerle iç içeyiz. Fakat bütün bunlar esas krizler değil semptomlar yani belirtilerdir. İnsanlık bütün bunları esas kriz zannetmektedir. Bunların çözümü için esas sebebi bulmak gerekir. Biz bugün insanlık olarak yaşadığımız sıkıntıların esas sebeplerine yönelik düşünmüyor, konuşmuyor ve böyle bir gündem oluşturmuyoruz. Bugün insanlığın temel sebebi bir anlam sorunu yaşıyor olmasıdır. Bunun neticesinde de vahim bir ahlak sorunu yaşıyoruz. Tüm bunların temelinde esas problem, modern dünyada insanın varoluş gayesini yitirmek üzere olmasıdır. Anlamı kaybetmiştir, anlamı kaybedince ahlakı kaybetmiştir. Bugün insanlığın anlam, ahlak ve medeniyet sorunu olmak üzere üç kelimelik teşhisi vardır. Peki insanlığın anlam, ahlak ve medeniyet sorununa kim çözüm bulacak? İşte bu soruyu sorduğumuz zaman bu yük bizim önümüze gelmektedir. Bugün insanlık; gayesini, hayatın anlamını, ahlakın zeminini ve medeniyet değerlerini kaybetmiştir. İnsanlığı anlamla, ahlakla ve medeniyet değerleriyle buluşturacak olanlar, işte bu alanda İslam'ın hakikatini bilen ve çalışan insanlardır.

- Bizim şükretmediklerimiz dünya insanının yarısının hayalidir

Günümüz dünyasında 6 milyara yakın insanın açlık ve sefalete mahkum olduğunu anımsatan Irmaklı, "Bugün 2 milyara yakın insan açlık sınırında iken 1 milyara yakın insan tamamen açtır. İnsani gelişim raporlarına göre 1,5 milyara yakın insan sağlıklı içme suyuna sahip değilken, üç saniyede bir çocuk açlıktan ölmektedir. Bugün dünyamızda ayda 30 bin bebek basit ilaçlar bulamadığı için vefat etmektedir. 100 milyon civarında mülteci bulunmaktadır. İltica yolunda okyanusta kaybolanların sayısını bilmiyoruz. Bugün bizim şükretmediklerimiz, dünya insanının yarısının hayalidir. Bugün dünyadaki bu sıkıntıların sebebi insanın anlamı, ahlakı ve hukuku kaybetmesidir.

- İnsanlığın umudu İslam'dır

İnsanlığın umudu İslam'dır. Çünkü İslam; ahlaklı bir insan, adaletli ve yaşanabilir bir toplum inşa eder. Bizim gayemiz, çabamız ve gayretimiz, insanların Asr-ı Saadette olduğu gibi güvenle, onurla ve özgür bir şekilde bu dünyada yaşamalarıdır. İnsanlar hakikatin farkında olsunlar ve insanların dünyası olduğu gibi ukbası ve ahireti de güzel olsun. Görevimiz ne olursa olsun bizi aynı çizgide buluşturan, bu gayemiz ve gayretimizdir."

- Biz insanlığın iyiliğini dert edinen bir topluluğuz

Irmaklı, "Çalışmalarımızın niçin ve nasıl olmak üzere iki boyutu vardır. Bir işi yaparken niçin boyutunu göz ardı etmememiz gerekir. Niçin boyutunu ihmal ettiğimizde, biz, yaptığımız işin gayesini kaybediyoruz. Biz insanlığın iyiliğini dert edinen bir topluluğuz. İnsanların hakikati bilmesi lazım, kendilerine iyi gelecek işlerin farkında olması lazım, bilgi kirliliği ve karmaşasından kurtulması lazım. İyilikleri çoğaltmamız lazım ve insanların iyi şeylerin farkında olması lazım." ifadelerine yer verdi.

- Bizim en büyük mücadelemiz kendi kalbimizledir

Yapılan çalışmalarda niyet ve samimiyetin önemli olduğunun altını çizen Irmaklı, "Öncelikle niyetimiz sağlam olmalıdır. Çalışmanın bereketini ve ahiretteki sonucunu belirleyecek olan şey niyettir. Buhari'nin kitabına başladığı 'Ameller niyetlere göredir!' hadisi bize en kolay gelen şey gibi gözükse de hakikatte en zor olanıdır. Bizim yegane niyetimiz, Allah rızası ve bu çağa İslam'ı taşımak olmalıdır." diye konuştu.

- Bilgiye ulaşmak kolaylaşmış ancak doğru bilgiye ulaşmak zorlaşmıştır

Çalışmalarda nihai amacın, bir insana daha hakikatin bilincini ulaştırmak olması gerektiğini vurgulayan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Irmaklı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün insanlığın meselesi hakikati tanımamasıdır. Kişi hakikatini bilmezse, başkalarının öğrettiği şekilde onu tanımaktadır. Dolayısıyla biz Peygamber Efendimizin üstün ahlakını, İslam'ın güzelliklerini, teşkilatımızın hizmetlerini ve Müslümanların gayesini insanlık ile buluşturabilirsek, elbette onlar İslam'ın yoluna gönüllülük edeceklerdir. Bunun derdinde ve gayesindeyiz. Bugün bilgiye ulaşmak kolaylaşmış ama doğru bilgiye ulaşmak zorlaşmıştır. İçinde bulunduğumuz çağda Müslüman imajına yönelik müdahaleler yapılmaktadır. Günümüzün en büyük bir diğer sıkıntısı da hakikatin insanlara ulaşmamasıdır. Başkaları bizden önce giderek insanların önüne 'işte peygamber bu, işte din bu, işte Müslüman bu' diyerek başka bir tablo sunmaktadır. Bu anlamda teşkilatın en önemli insanları, bu alanda hizmet edenlerdir.

- Bilgiye sahip olanlar dünyayı yönetir

"Bilgi güçtür ve bugün bilgiye sahip olanlar dünyayı yönetir. Bizi güçlü kılan en büyük imkan, bilgiye sahip olmaktır. Bu çağda ilk olarak İslam'ın ve medeniyet değerlerimizin bilgisine sahip olmamız gerekir. İslam'ın insan ve evren tasavvuru en az konuştuğumuz meselelerdir. Bir düşüncenin kalitesini görmek için İslam'ın insan ve evren tasavvuruna bakmamız gerekir. Bütün ideolojilerin temeli materyalizme dayanır ve materyalizme göre insan güç döngüsüne dayalı bir varlıktır. Bütün ideolojiler gücü merkeze alan bir yaklaşımla insana bakmaktadırlar. İslam'a göre ise insan en güzel şekilde yaratılan, üstün özelliklerle donatılan, sorumluluk sahibi bir varlıktır. İkinci olarak yaşadığımız çağın bilgisine sahip olmamız gerekir. Bugün Müslümanların en büyük eksikliği, yaşadığı çağın farkında olmamasıdır. Müslümanlar son iki asırda zihinsel olarak dünyadan çekilmek zorunda kaldı ve dünya ufkunu kaybetti.

Bugün İslam dünyasında İslam ve İslam Medeniyeti ile okuyan ve konuşanlar var fakat bugün bu çağı ve medeniyeti okuyabilen insan sayısı çok az. Müslümanlar yaşadığı dünyada olan bitenden habersiz. Dolayısıyla bizim yaşadığımız çağın farkında olmak gibi bir mecburiyetimiz var. Müslümanlar kendi coğrafyasındaki esas meseleleri anlayamadılar. Bugün İslam coğrafyasının temel sorunu iklim, coğrafya, yoksulluk değil esas sorun ırk, mezhep, meşrep ve ideoloji kavgasıdır. Başkaları tarafından İslam coğrafyasına döşenen fay hatlarıdır bunlar. Bugün hala Müslümanlar enerjilerini birbirlerini tekfir etmekle, birbirine reddiyeler yazmakla ve birbirini suçlamakla harcamaktadırlar. Elbette bütün bu olumsuzluklar medya üzerinden yayılmaktadır. Eğer biz bugün kendi medeniyetimizi ortaya koymazsak o zaman insanlar başka medeniyetin peşine düşer ve hayranı olurlar.

- Dünyadaki en etkili güç sözdür

Bugün dünyayı yönetenler medyayla, enformasyonla, ekonomi politikalarıyla ve büyük oranda algı operasyonlarıyla yönetmektedirler. Bizim çalışmalarımız ırkçılık, mezhepçilik, bölgecilik ve statü kavgasıyla ilgili olamaz. Bilakis bu sorunların üstesinden gelebileceğimiz bir dil, yaklaşım, söylem ve teklifle çalışmalıyız. Bu fay hatlarının üstesinden gelindiğinde hem ülke hem de İslam coğrafyası daha güzel olacaktır.

Bugün sınırları kalkan bir dünyada yaşıyoruz. Sizin yazdığınız bir haberi dünyada kaç kişinin okuduğunu bilemeyeceksiniz. Kaç yıl okunduğunu da tespit edemeyeceksiniz. Yazdığınız bir yazının kimin hayatına nasıl etki ettiğini de tespit edemiyorsunuz. Bugün dünyanın öbür ucunda yazılan bir yazı, dünyanın diğer ucunda bir insanın inancını etkileyebilir. Onu, birine düşman da yapabilir dost da yapabilir. Klavyeler üzerinden konuşulan bir dünyada yaşıyoruz. Siz kardeşlik, bir arada yaşama, vicdan ve merhamet adına bir yazı yazarak onlarca, yüzlerce ve binlerce insanın gönlüne etki edersiniz. Bilmediğiniz, tanımadığınız hatta öbür dünyada karşılaşacağınız insanların hayatına da değer katarsınız. Bu kadar değerli ve hayati bir görevi yerine getiriyorsunuz. İnsan cümlelerin peşinden gider. Dünyadaki en etkili güç sözdür. Bütün peygamberlerin en etkili gücü sözüdür. Bugün ise söz büyük oranda yazı haline gelmiştir. Sizler bu alanda çalışıyorsunuz. Sözü etkin ve doğru kullandığınızda hayata değer katabilecek en büyük imkana sahip oluyorsunuz. Bizim sözü etkin kullanmak gibi bir mecburiyetimiz var. Bu nedenle ufkumuzun, cümlemizin kaliteli olması lazım."

- Son yüz yılda İslam dünyasına beş büyük müdahale yapılmıştır

Son yüz yılda İslam dünyasına yapılan müdahaleleri hatırlatan Irmaklı, şunları söyledi:

"Son yüz yılda İslam dünyasına beş büyük müdahale yapılmıştır. Bunlar fiili müdahale, siyasi müdahale, iktisadi müdahale, kültürel müdahale ve psikolojik müdahaledir. Psikolojik müdahale en büyük müdahaledir. Bunu Müslümanları öz güvensizleştirerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Dünyayı değiştirenlerin hepsi, hayatın bir köşesinden başlamıştır. Bizim yaptığımız bir çalışma, bir şehri hatta bir ülkeyi etkileyebilir. Yaptığımız çalışmanın hayatın gidişini etkileyeceğine inanmamız lazım. Yaşadığımız şehirde medya ve habercilik alanında en etkin çalışmayı yapabileceğimize inanmamız lazım. Bir kimse kendini küçük görüyorsa, başkalarının küçük görmesi gayet doğaldır. Kişi kendi yaptığı işi önemsemiyorsa, başkalarından önem beklemek beyhudedir.

- Bütün peygamber mücadelelerinin üç kelimeyle özeti mümkündür

İnsanlar kariyere hayrandır ama karakterin peşinden gider. Eğer söylediklerimizin ve yaptıklarımızın tesirli olmasını istiyorsak hayatımızla da onu temsil etmeliyiz. Bütün peygamber mücadelelerinin üç kelimeyle özeti mümkündür. Tevhidi tebliğ etmek, hakikatin mücadelesini yapmak ve güzel ahlak ile örnek olmak."

- İyiliğin temsilcileri, ifsat edenlerden daha çok çalışmak zorundadır

"Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et." mealindeki ayet-i kerimeyi anımsatan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Irmaklı, sözlerini şu tavsiyelerle noktaladı:

"Ayet-i kerimede geçen 'güzel sözle ve hikmetle' ifadesi, tam bir habercilik dilidir. Bu dili kullanırken, iyiliği duyururken, öce bilgi sahibi olmak, bu bilgiyi hayata taşımak, güzellikleri insanlarla paylaşmak ve en önemlisi de 'iyiliğin temsilcileri' ifsat edenlerden daha çok çalışmak zorundadır. İyi şeylerin haberini yapanlar, kötülüklerin haberlerini yayanlardan daha çok çalışmak zorundadır. Güzellikleri yaygınlaştırmak için çalışanlar, ifsadı yayanlardan daha çok çalıştığı anda her şey değişecek, dünya güzelleşecektir."

Editör: Mehmet Çalışkan