Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce “Küresel Meydan Okumalar Karşısında İslam: Yeni Stratejiler” başlığıyla düzenlenen “8. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı” Konya’da başladı.

Konferansın açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, “Bugün Müslümanlar, İslam dini, medeniyeti ve coğrafyası tarihinin belki de en zorlu süreçlerinden birini yaşamaktadır. Dünyanın batı yakasında İslamofobi, İslam karşıtlığı ve İslam düşmanlığı sistematik bir biçimde her geçen gün artmakta, Müslümanlar için ötekileştirici, dışlayıcı, aşağılayıcı ve şeytanlaştırıcı bir hâl alan bu durum, artık küresel ölçekte bir şiddet ve nefret suçuna dönüşmüş durumdadır. En son Yeni Zelanda’da bir cuma günü cuma namazı vaktinde bir camiye gerçekleştirilen saldırıda onlarca Müslüman kardeşimizin şehit edildiği katliam, İslam karşıtlığının ve Müslüman düşmanlığının geldiği noktayı göstermektedir. Dolayısıyla İslamofobi, İslam karşıtlığı ve İslam düşmanlığı ile mücadele edebilmek için her şeyden önce çok yönlü, çok boyutlu stratejilerin belirlenmesi, geliştirilmesi gerekmektedir.” dedi.

Dr. Selim Argun, konuşmasını şu değerlendirmelerle sürdürdü:

“Bugün İslam ümmetinin ocağına ateşlerin düştüğü, ümmet coğrafyasında ateşlerin yükseldiği, fitne ve tefrika ateşinin İslam coğrafyasını her taraftan kuşattığı bir dönemden geçiyoruz. Öyle ki bugün Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Nijerya’da, Afganistan’da ve İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde sürekli çatışmalar yaşanmakta, intihar saldırıları düzenlenmekte, masumlar katledilmekte, camiler bombalanmakta, Müslüman kanı akmaya devam etmektedir. Milyonlarca insan yerinden yurdundan evinden barkından olmakta, insanlık yeni göç dalgalarıyla karşı karşıya gelmektedir. Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin davası Müslümanlar için tam anlamıyla kronik bir sorun halini almış durumdadır. Mescid-i Aksa’ya yönelik sürekli gerçekleştirilen saldırılar, hemen her ramazan ayında Gazze’ye yapılan saldırılar, Irak’ın bir türlü iç çatışmalardan kurtularak istikrara kavuşamaması, Suriye krizinin tam bir sahil-i selamete kavuşmaması, Suriye krizi üzerinden küresel güçlerin İslam coğrafyasına yönelik hegomonik amaçlarını fiiliyata geçirme çabası, Mısır’da darbe yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve sindirme politikaları, Sudan ve Libya’da yeni krizlerin meydana gelmesi, Yemen krizi üzerinden devam eden Selefi-Şii çatışması, Körfez’de suların bir türlü durulmaması, İran-Suudi Arabistan arasındaki artan gerginlik ortamı, Mynmar/Arakan’da Müslümanların karşı karşıya kaldığı dram, Çin’de Uygur Türklerine yapılan insanlık dışı muameleler… İslam coğrafyasına yönelik yeni işgal ve istila girişimleri, Müslümanların bir türlü yakalarını kurtaramadıkları istibdat yönetimleri, Afrika kıtasının küresel güçlerin sömürgesi olmaya devam etmesi, işgal, istila, istibdat ve sömürgelerin gölgesinde yoksulluk, cehalet ve esaret altında yetişen yaralı bilinçler, ölümcül kimlikler… İslam dünyasının kalbine hançer gibi saplanmış DEAŞ, Bokoharam, Şebab, PKK, PYD gibi terör örgütlerinin dehşet, vahşet dolu cinayet ve katliamları… Neticede tahrip olan İslam ve Müslüman algısı…

Böyle bir manzara karşısında hiç vakit kaybetmeden tefekkür, tezekkür ve tedebbür halinde olmamız gerekiyor. Böyle bir tablo karşısında hiç vakit kaybetmeden muhasebe, özeleştiri ve kritik yapmamız gerekiyor. Böyle bir durum karşısında hiç vakit kaybetmeden strateji, siyaset ve politika üretmemiz gerekiyor.

Böyle bir ortamda ister akademisyen ister entelektüel ister bilim adamı ister eğitimci ister yönetici olalım, hangi konum ve mevkide bulunursak bulunalım, Müslümanlar olarak her birimizin omuzlarındaki sorumluluk ağırlaşmaktadır. Bu sorumluluk, dinî ve gayr-i dinî tasnifine girmeden, aklı ve vahyi karşı karşıya getirmeden; ilim, hikmet ve marifeti, ahlak, adalet ve merhametle mezcedecek bir bilginin üretim, eğitim ve öğretimi mevzuunu daima bir mesele, bir dert ve bir gaye haline getirmektir. Aksi takdirde İslam medeniyeti söylemleri sadece geçmişle avunmanın ve çağımızda yaşananlara karşı bir savunmanın ötesine geçemeyecektir. Bizler, sadece geçmişte var olanlarla günümüzü inşa edemeyiz. Dün ve tarih, bizim için sadece ibret ve örnek almak içindir. Ne dün olduğu gibi bugüne gelir ne de bugün olanlar olduğu gibi kabul edilebilir.

Başkanlığımız yurt dışı hizmetlerini yürütürken her fırsatta çağın verilerine uygun bilimsel araştırmalara dayalı yeni çalışmalar ışığında hizmet politikasını sürekli gözden geçirmiş, bu konuda ilmî toplantılar düzenlemiştir. Çünkü yurt dışı hizmetlerinin yurtiçi mantığıyla sürdürülmesi mümkün değildir. 

Bugün de “Küresel Meydan Okumalar Karşısında İslam: Yeni Stratejiler” başlıklı bu ilmî toplantıda, Başkanlığımızın kırk yılı aşan bir süredir yürütmekte olduğu yurt dışı hizmetlerini değerlendirmesini gerçekleştireceğiz. Mevcut hizmet politikalarımızı gözden geçirecek, küresel ölçekte meydana gelen gelişmelerin hizmetlerimize yansıyan boyutlarını tespit edeceğiz. 
Hizmetlerimize yeni hedefler ve yeni ufuklar kazandırabilmek amacıyla bizzat hizmetlerimizi yürüten, sahada bütün bu sorunlarla karşılaşan ve bunları üstün gayret ve fedakârlıklarla çözme ve hizmeti devam ettirme gayretinde olan ve hizmetlerimizi gelecekte çok daha üstün düzeylere taşıma sorumluluğu yüklenen siz değerli müşavir, ataşe ve koordinatör din görevlilerimizle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ayrıca, bizlere dünyadaki yeni oluşumları, genel olarak din ve özelde İslam’ı bekleyen yeni konumları ve bunlara dair perspektifleri konusunda birikimleriyle bizleri aydınlatacak olan değerli bilim ve düşünce adamları da aramızda bulunuyor. Yine aramızda, sahada birlikte hareket ettiğimiz ve her zaman iş birliği içinde bulunduğumuz kardeş kuruluşların değerli temsilcileri bulunuyor.”

Editör: Mehmet Çalışkan