Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, çevrimiçi/on-line düzenlenen "Kazakistan Müslümanları Dini İdaresinin Kuruluşunun 30. Yıl Dönümü" programına katıldı.

Burada bir konuşma gerçekleştiren Erbaş, Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi’nin kuruluşunun 30. yıl dönümünü tebrik ederek, gelenekselleşen bu toplantıların, dini kuruluşların, barış ve manevi birliği sağlama hususunda göz ardı edilmeyecek rolü üzerine bir kez daha düşünme fırsatı verdiğini belirtti.

İnsan için vazgeçilmez değerlerin başında din olduğunu vurgulayan Başkan Erbaş, "Din, akıl nimetiyle donatılmış olan insanoğluyla birlikte varlığını sürdürmüş, insanın olduğu her zaman ve zeminde yer almıştır. Bu nimet vesilesiyle insan, kendini ve çevresini müşahede edip tanımış, bunun neticesinde ontolojik ve teolojik alanlara merak sarmıştır. Bu durum insanın metafizik alana, soyut âleme, yüce ve aşkın bir varlığa bağlanmasını gerekli kılmış, hayatında önem verdiği aşkın ve üstün bir varlığın yer almasında adalet, ahlak, hak, hukuk, barış gibi evrensel değerlere sahip olmasında etkili bir rol üstlenmiştir." dedi.

"İnsanın ahlak, merhamet, adalet, barış, esenlik gibi ulvi değerlerle buluşmasını ve bezenmesini sağlayan din İslam’dır"

İnsanın ahlak, merhamet, adalet, barış, esenlik gibi ulvi değerlerle buluşmasını ve bezenmesini sağlayan dinin İslam dini olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, şunları kaydetti:

"İslam, Hz. Âdem’den itibaren gönderilen tüm peygamberlerin tebliğ etmiş oldukları ilahi kaynaklı dinlerin hepsinin ortak adıdır. Tevhit inancını hâkim kılma gayesiyle insanlığı Allah’a kulluğa davet eden bir barış dinidir. Nitekim İslam, barış anlamına gelen 'selam' kökünden türemiş, 'Ey İnananlar! Hep birden barışa (silme) girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır.' (Bakara, 2/208) ayeti, İslam’ın şiddet ve terörün kaynağı olamayacağını göstermiştir. Yine 'Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.' (Al-i İmran, 3/103) ayeti, İslam’ın toplumsal birlik ve beraberliği inşa etme gayesini taşıdığını göstermektedir. Dine dair işlerin toplum hayatında yürütülmesi için kurumsal bir hüviyete ihtiyaç duyulmaktadır.  Bu kurumsal teşkilatlar, toplumda din hizmetini sunma adına farklı şekillerde vücut bulmuşlardır. Bunların bir kısmı devlete bağlı bir kamu kuruluşu olarak hizmet ederken, diğer bir kısmı devletten bağımsız bir şekilde faaliyet yapmaktadır.

"Dini kuruluşlar, birliğin ve beraberliğin sağlanarak medeni bir toplumun vücuda getirilmesini amaçlamaktadır"

"Tarihten bugüne insanlığın ortak hedef ve ideallerini gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelerek oluşturulan yapıların başında dini kuruluşlar gelmektedir. Dini kuruluşlar, toplumda barış ve esenliğin hâkim olmasını, toplumsal düzen ve huzurun sağlanmasını, insanlar arasında dayanışmanın, yardımlaşmanın, karşılıklı güvenin ve kültürel etkileşimin oluşmasını, neticede toplumda manevi birliğin ve beraberliğin sağlanarak medeni bir toplumun vücuda getirilmesini amaçlamaktadır."

"Osmanlı medeniyeti bir vakıf medeniyetidir"

Osmanlı Devleti'nde toplumda barış ve manevi birliği sağlayarak medeni bir toplum oluşturma gayesine matuf olarak bu vazifeyi üstelenen birçok vakıf müessesi kurulduğunu anımsatan Başkan Erbaş, "Osmanlı padişahları arasında ilk defa vakıf kuran Orhan Bey olmuştur. Bu gelenek, sınırların genişlemesiyle birlikte devam ettirilmiş, fethedilen şehirlerde toplumu dini ve ahlaki anlamda birleştirme, bir ümmet şuuru oluşturma gayesiyle birçok vakıf kurulmuştur. Bu bağlamda Osmanlı medeniyetinin bir vakıf medeniyeti olduğu müşahede edilmektedir. Günümüz dini kuruluşları, bu vakıfların bir devamı ve mütemmimi niteliğindedir." diye konuştu.

"Manevi birlik ve beraberliğin sağlanması için ülkeler nezdinde din konusunda yetkin tek bir ortak mecranın varlığı önem arz etmektedir"

Temel insani ve İslami değerler etrafında oluşturulan dini kuruluşların, halkı kuşatıcı faaliyetlerde bulunarak, toplumda huzur ve refahın, barış ve saadetin hâkim olmasını sağladığını kaydeden Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu kuruluşlar tarih boyunca mektep, medrese, ilim, fikir ve hizmet müesseseleri üreterek toplumun ortak vicdanı ve bileşkesi olmuşlardır. Bu faaliyetler vesilesiyle milleti millet yapan ortak değerler gelişmekte, toplumsal birlik ve beraberlik anlayışı hâkim kılınmaktadır. Manevi birlik ve beraberliğin sağlanması için ülkeler nezdinde din konusunda yetkin tek bir ortak mecranın varlığı önem arz etmektedir. Türkiye özelinde, toplumda barış ve manevi birliği sağlama adına faaliyet gösteren en yetkin ve en önemli dini kuruluş Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Bu güzide kurum, 3 Mart 1924’te 'Diyanet İşleri Reisliği' adıyla kurulmuş, 29.4.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5634 sayılı kanunla bu ad 'Diyanet İşleri Başkanlığı' olarak değiştirilmiştir. 15.08.1965 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı 'Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun' ile Başkanlığın görevi, 'İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek' şeklinde ifade edilmiştir.

"Diyanet İşleri Başkanlığı, medeniyet inşasında rehber olmak amacıyla birçok faaliyette bulunmaktadır"

Diyanet İşleri Başkanlığı; insanlığın dini, ahlaki, maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap vermek, İslam dininin barış ve esenlik çağrısını farklı kıtalara ulaştırmak, medeniyet inşasında rehber olmak amacıyla birçok faaliyette bulunmaktadır. Eşref-i mahlûk olarak yaratılan insanı merkeze alan ve hizmetlerini insanlığın barış, huzur ve maneviyatı için yürüten Başkanlığımız, bu hizmetleri Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte bir vakıf medeniyetinin devamı niteliğinde sürdürmektedir. Söz konusu hizmetler, asırlar boyunca İslam’ı yaşayan, İslam kültür ve medeniyetine katkı sunan kardeş ülke Kazakistan’da da devam etmektedir. Bu hizmetler eğitim alanında, din hizmetleri alanında devam etmektedir. Bunun yanında sosyal faaliyetler ve yayın faaliyetleri de devam eden hizmetlerdendir."

"Türkiye Diyanet Vakfı İslam’ın barış ve esenlik dini olduğu mesajını ulaştırma çabasındadır"

Konuşmasında Türkiye Diyanet Vakfı'nın çalışmalarına da değinen Başkan Erbaş, "Bir dini kuruluş olarak vücut bulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, yurtiçi ve yurtdışında Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte yürütmüş olduğu faaliyetlerle, sadece bir dini kuruluş olmadığını, insanlığın ortak vicdanı ve hafızası olduğunu söylemek mümkündür. Bu kuruluş, hassaten din kardeşlerinin hukukunu koruma, yaptığı hizmetlerle İslam toplumunda manevi birlikteliğin ve kardeşlik hukukunun tesis edilmesini sağlama, farklı coğrafyalara İslam’ın barış ve esenlik dini olduğu mesajını ulaştırma çabasındadır." ifadelerini kullandı.

Konuşmasının devamında din istismarına vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Manevi birlik ve beraberliğin sağlanması, toplumda barışın hâkim olması için gayret gösteren dini kuruluşların yanında; 'ılımlı İslam', 'inançlar arası diyalog' kisvesi altında ortak bir dini ideoloji veya dini kültür birliği oluşturma çabasına girişen bazı kuruluşlar da yer almıştır. Mevzu bahis projelerle FETÖ, ulusal ve uluslararası birçok etkinlik düzenleyerek, bir taraftan bağlılarını Hristiyan kültürüne yaklaştırırken diğer taraftan da örgütün batı dünyası tarafından akredite edilmesini sağlamıştır. FETÖ’nün girişmiş olduğu diyalog faaliyetleri her ne kadar 'Tüm farklılıkları koruyarak herhangi bir zorlamaya girmeden, hoşgörü ve anlayış içinde ortak meseleleri konuşma, müzakere etme ve işbirliği yolları arama gayreti' olarak lanse edilse de aslında bunun Kilise ve batı ile sıkı bir ilişki kurma, onların desteklerine mazhar olma gibi gizli bir amaca matuf olduğu zaman içerisinde anlaşılmıştır. Bunun yanında DAEŞ gibi aşırı akımlar da İslam’ın esenlik ve barış mesajına gölge düşürecek birçok faaliyette bulunmuşlardır. Dinin istismar edilmesi ve tekfirci söylemin esas alınması, toplumda barışın ve manevi birliğin oluşmasına değil bilakis yıkılmasına hizmet eder. Nitekim FETÖ ve DAEŞ gibi örgütler, toplumda bu gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır. Dini idareler olarak müminlerin imanlarını muhafaza etmek ve çarpık din anlayışlarına kaptırmadan ifrat ve tefritten uzak bir şekilde Kur'an ve sünnet çizgisinde tutma sorumluluğumuz çok önem arz etmektedir." dedi.

"Din konusunda yetkin tek bir ortak mecra olmazsa, toplumda FETÖ ve DAEŞ gibi yapıların istismarları ve tekfirci söylemeleri yer alır"

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, çevrimiçi düzenlenen "Kazakistan Müslümanları Dini İdaresinin Kuruluşunun 30. Yıl Dönümü" programında gerçekleştirdiği konuşmasını şöyle tamamladı: 

"Az önce de ifade ettiğim gibi toplumda manevi birlik ve beraberliğin sağlanması için ülkeler nezdinde din konusunda yetkin tek bir ortak mecranın varlığı önem arz etmektedir. Aksi takdirde toplumda FETÖ ve DAEŞ gibi yapıların istismarları ve tekfirci söylemeleri yer alacaktır. Bu da manevi birlik ve beraberliği, barışı tesis etme yerine yok edecektir. Ayrıca dinimizin merkezinde yer alan barış, ahlak, adalet, birlik ve beraberlik gibi konularda kitle iletişim araçları ve sosyal medya dünya çapında etkili bir şekilde kullanılmalıdır. Bu sayede İslam’ın barış, esenlik, manevi birlik ve beraberlik dini olduğu gerçeği birçok insana ulaştırılmış olacaktır."

Editör: Mehmet Çalışkan