Ramazan Bayramı Özel Yayını Diyanet TV ve Diyanet Haber'de

CANLI YAYIN

للهُ أَكْبَرُ، اللهُ أَكْبَرُ، لاَ إلهَ إلاّ اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ، اللهُ أَكْبَرُ وَلِلهِ الْحَمْدُ. اَلْحَمْدُ لِلهِ، اَلْحَمْدُ لِلهِ، اَلْحَمْدُ لِلهِ الَّذِي مَنَّ عَلَيْنَا بِالإيمانِ وَالْإِسْلاَمِ، وَعَلَّمَ دِينَنَا بِرِسَالَةِ سَيِّدِ الْأَنَامِ، وَجَعَلَ يَوْمَ الْعِيْدِ إِفْطَارًا لِمَنْ صَامَ. وَ كَبِّرُوا اللهَ تَكْبِيرًا

الحَمْدُ لِلّهِ الذِي أثَابَنَا بِثَوَابِ الصِّيَامِ وَالقِيَامِ، وَلاَ يَقْطَعُ نِعْمَتَهُ عَنَّا بِالْمَعَاصِي وَالآثَامِ، َويَسْتَغْفِرُونَ لَنَا وَيَدْعُونَ رَبَّنَا لِدُخُولِنَا الْجِنَانَ الْمَلاَئِكَةُ اْلكِرَامُ .وَ كَبِّرُوا اللهَ تَكْبِيرًا

سُبْحَانَ الَّذِي قَدَّرَ الْأقْوَاتَ، سُبْحَانَ الّذِي أَجَابَ الدَّعَوَاتِ، سُبْحَانَ الَّذِي بَعَثَ الأمْوَاتِ

وَ كَبِّرُوا اللهَ تَكْبِيرًا

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ ﴿٧١﴾

وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

وَلاَ تَحَسَّسُوا ، وَلاَ تَجَسَّسُوا ، وَلاَ تَحَاسَدُوا ، وَلاَ تَدَابَرُوا ، وَلاَ تَبَاغَضُوا ، وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إِخْوَانًا

RAMAZAN BAYRAMI: NEŞE VE HUZUR İKLİMİ

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi bir Ramazan-ı şerifi daha uğurlamanın hüznünü yaşıyoruz. Aynı zamanda neşe ve huzur iklimi Ramazan Bayramına kavuşmanın da sevincini idrak ediyoruz. Bizleri bayram sabahına ulaştıran Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senalar olsun. Bayramları nasıl ihya edeceğimizi bize öğreten Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.

Aziz Müminler!

İslam’ın müminlere hediye ettiği iki büyük bayram vardır. Bunlardan biri şu anda içinde bulunduğumuz Ramazan bayramı, diğeri ise inşallah yakın zamanda idrak edeceğimiz Kurban bayramıdır. Bizler Ramazan ayı boyunca bayram için hazırlandık. Rabbimize itaat edip sadece O’nun rızası için oruç tuttuk. Beş vakit namazlarımızla birlikte gecelerimizi de teravihle nurlandırmaya çalıştık. Okuyup tefekkür ettiğimiz Kur’an ile ruhlarımızı arındırdık. Tevbe ve istiğfar ile günahlarımızın yükünden kurtulduk. Zekât ve fitrelerimizle malımızın şükrünü eda ettik, ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin yanında olduk. Ramazan’ın son günlerinde ise Yüce Rabbimizin bin aydan daha hayırlı kıldığı Kadir Gecesini ihya edip bayrama kavuştuk Elhamdülillah!

Kıymetli Müslümanlar!

Bayramlar, dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları ve kültürleri farklı olsa da inancı, ibadeti ve duası bir olan Müslümanların aynı hissiyatı yaşadığı mübarek günlerdir. İyilik ve mutluluğun, sevgi ve esenliğin dalga dalga yayıldığı, dayanışma ruhunun güçlendiği, kardeşlik bağlarının kuvvetlendiği nadide vakitlerdir. Geçen ömrümüzü muhasebe etmeyi, özümüze ve fıtratımıza yeniden yönelmeyi hatırlatan müstesna zamanlardır. Bayram günleri

Değerli Kardeşlerim!

Bir yandan sayısız güzelliği ve hikmeti ile âlemi kuşatan Ramazan Bayramı’nı ihya ederken diğer yandan insanlığın yaşadığı büyük krizler hepimizi derinden düşündürmektedir. Zira bugün küresel boyutta bir israf, bencillik ve sosyal problemler hayatı çepeçevre kuşatmıştır. Maalesef son bir asırdır sorumsuzca bir yaklaşımla hava, su, toprak, çevre kirletilmiş ve adeta küresel bir fesat ortaya çıkmıştır. Hukuk ve merhamet hiçe sayılarak savaş, sömürü ve işgallerle dünyanın yarısı zor şartlarda yaşamaya ve çaresizliğe terk edilmiştir. Yardımlaşma ve dayanışma ihmal edilerek milyonlarca insan açlık, yoksulluk ve sefalete mahkûm edilmiştir. Savaşlar, terör örgütleri ve işgaller milyonlarca insanı kan, gözyaşı ve umutsuzluk girdabına sürüklemiştir. Esasında insanlık, birey, toplum, ekonomi, teknoloji ve tabiatla ilişkisinde sorumluluk, hukuk ve güzel ahlakı ihmal etmenin bedelini ödemektedir.

Dolayısıyla bugün hepimize düşen en büyük görev, İslâm’ın hak ve adalet anlayışını, Peygamber Efendimiz (s.a.s) çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlaki vasıflarını insanlık ailesinin her ferdine güzel bir örneklik ve hikmetli bir üslupla sunmak için var gücümüzle çalışmaktır.

Zira biliyoruz ki yüce dinimiz İslam’ın asıl hedefi, merhamet ve adaletle yeryüzünde iyiliği yaymak; günah olarak isimlendirdiği her türlü kötülüğü, çirkinliği ve düşmanlığı da ortadan kaldırmaktır. Bütün ibadetlerin en temel amaçlarından ve hikmetlerinden biri de insanları ahlaklı, duyarlı, sorumlu bireyler yapmak ve ibadetin kazandırdığı güzellikleri toplumsal hayatın merkezi haline getirmektir.

Aziz müminler!

Yüce dinimiz İslam dünya ve ahiret huzurumuz için bizleri her daim iyiliğe, ihsan ahlakını kuşanmaya, yardımlaşmaya, paylaşmaya, cömertliğe, adalete, merhamete, kul hakkı yememeye, başta faiz olmak üzere haksız kazanca sebep olan her türlü uygulamadan uzak durmaya davet etmektedir. Zira müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya, Âlemlerin rabbine “inanmak” ve “iyi işler yapmak” için gelen bir yolcudur.

İyilik çalışmalarının iki boyutu vardır; Birincisi, iyi ve güzel olanı yaygınlaştırmak, ikincisi de kötülüğün ortadan kalkması için mücadele etmektir.

Bu anlamda iyilik adına, barışı, sevgiyi, adaleti, merhameti, paylaşmayı, yardımlaşmayı tercih ederek bu değerlerin yaygınlaşması içi gayret etmeye muhtacız.

Diğer yandan kötülüğün, ifsadın, zulmün, fitnenin, ayrımcılığın, ötekileştirmenin, haksızlığın, şiddetin önüne geçmek için çaba göstermeye de mecburuz. Kur’an-ı Kerim’deki en açık ve kapsamlı ifadesi “emr-i bil-ma’ruf ve nehyi ani-l münker”dir. Bunun içindir ki, elimizle, dilimizle ve kalbimizle iyiliğin yaygınlaşması için çalışmak ve aynı şekilde kötülük karşısında duruş sergilemek imanımızın gereğidir.

Kıymetli Müminler!

Cenab-ı Hak, bizleri ilahi bir fermanla birbirimize kardeş kılmıştır. O’nun son Resûlü Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) de Müslümanları bir bedenin organlarına benzeterek bir müminin acısını ve derdini bütün müminlerin hissedeceğini ifade buyurmuştur.

Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen bir Müslüman’ın kâmil bir mümin olamayacağını ifade etmiştir. Komşusu açken tok yatan bizden değildir, buyurmuştur.

Bütün bu düsturlar, birbirimizi daha iyi tanımayı ve kardeşliğimizi güçlendirmeyi vazgeçilmez bir sorumluluk olarak bizlere yüklemektedir. Kardeşlerim İşte bayramlar, aramızdaki sevgi ve muhabbeti artıran, beraberlik ve kardeşlik duygularını pekiştiren en güzel vesilelerdir.

Değerli Müminler!

Maalesef bu yıl, salgın hastalık sebebiyle buruk bir bayram sabahına uyandık. Geçmiş yıllarda olduğu gibi millet olarak coşkuyla hep birlikte camilere koşup saf tutamıyoruz. Sosyal mesafeyi korumak, virüs bulaştırıp kul hakkına girmemek için bayram ziyaretleri yapamayacağız. Musafaha edip birbirimizle kucaklaşamayacağız. Çocuk, yaşlı, genç bütün yakınlarımızla aynı sofra etrafında toplanamayacağız. Ancak şu hususa inancımız tamdır ki kalplerimiz aynı heyecanla attığı müddetçe mesafelerin hiçbir önemi yoktur. Aynı duyguları yaşadığımız, aynı hisleri paylaştığımız sürece uzakta olmak yârenliğimize engel değildir. Yeter ki gönül hanemizde sevdiklerimizi ağırlayalım. Onlara sevgimizi, şefkatimizi, muhabbetimizi ikram edelim. Cenâb-ı Hakkın şu tavsiyesine uygun nezih bir hayat sürelim: Rabbimiz buyuruyor ki “Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Şüphesiz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.”1

Aziz Müslümanlar!

Ailemiz en kıymetli hazinemizdir. Eşimiz en büyük dayanağımızdır. Çocuklarımız göz aydınlığımızdır. Bütün müminler kardeşimizdir. Uzakta olsalar dahi ana babamızın, akrabalarımızın ve kardeşlerimizin varlığı bize güven verir, huzur telkin eder. Onların bir selamını aldığımızda dünyalar bizim olur. Sevincimiz ve neşemiz katbekat artar.

Öyleyse bayram günlerinin manevi hazzını bütün benliğimizde hissetmek için aile olmanın huzur ve mutluluğunu idrak edelim. Ana babamızı, akrabalarımızı, kardeşlerimizi arayalım, hal ve hatırlarını soralım. Kendilerine dua edip onların hayır duasını alalım. Unutmayalım ki gönülden yapacağımız dualar, hem mümin kardeşlerimizle bizi yakınlaştıracak hem de niyazlarımızın kabulüne vesile olacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği dua makbuldür. O kişinin başucunda, duasına âmîn diyen bir melek bulunur. Kardeşine hayır dua ettikçe melek: ‘Âmîn! Kardeşin için istediğin hayrın bir misli senin için de olsun.’ der.”2

Kardeşlerim!

Bayramlar, hürmete layık günlerdir. O halde bu günler hürmetine küskünlükleri ve dargınlıkları sonlandıralım. Kardeşliğimizi zedeleyecek davranışlardan ve ahlaki zaaflardan uzak duralım.

Bir milletin, toplumun en önemli zenginliklerinden birisi farklı inançtan, farklı etnik kökenden, farklı mezhep ve meşrepten insanların barış ve huzur içerisinde bir arada yaşama anlayışına sahip olmasıdır. Farklılıklarını zenginlik kabul ederek birlik ve beraberliğe zarar verecek her türlü davranıştan uzak durmasıdır. Ötekinin farklılığına saygı göstermesi, özellikle inanç değerlerine saygıda zerrece kusur etmemesidir. Bu vesileyle Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) şu uyarısını bayram günü yeniden hatırlayalım: “Birbirinizin eksiğini bulmaya çalışmayın, özel ve mahrem hayatını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin, küsüp de sırtınızı dönmeyin birbirinize, kin ve nefret beslemeyin birbirinize. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”3

Aziz Müminler!

İbadet ve taatimizle zihin ve gönül dünyamızı arındırdığımız bir Ramazan-ı şerif’i daha geride bıraktık. Ancak biz biliyoruz ki Rabbimize karşı sorumluluğumuz, ölüm bize gelinceye kadar devam etmektedir. Önemli olan Ramazan’da kazandığımız kulluk şuurunu ömrümüzün tamamına yayabilmektir.

Malumunuz, salgın hastalıkla mücadele tedbirleri kapsamında bir süredir camilerimizde cemaatle ibadete ara vermiştik. İnşallah 29 Mayıs günü, Cuma namazıyla birlikte camilerimiz kademeli olarak cemaatle ibadete açılacaktır.

Elbette bugünlere kolay gelmedik. Bütün dünyayı saran salgın hastalığa karşı millet olarak büyük bir mücadele örneği gösterdik. Ümitsizliğe kapılmadan milletçe el ele verdik. Gece gündüz demeden çalışıp çabaladık, alınan tedbirlere uyduk Elhamdülillah. Fiilî dualara kavlî dualarımızla destek olduk. Niyazlarımızla Cenâb-ı Hakka iltica ettik, O’na sığındık, O’na güvendik. Özlemle, hasretle camilerimizde cemaatle namaz kılabilme nimetini bize lütfetmesini diledik. Tedbirlerimiz sonuç verdi elhamdülillah, tevekkül ve dualarımız Rabbimiz katında kabul olmuştur İnşallah. Camilerimizde ve cemaatle namaz kılacağımız günler yaklaştı. Bizleri bu günlere kavuşturan Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Camilerimiz cemaatle ibadete açıldıktan sonra da aynı kararlılıkla, aynı titizlikle salgın hastalıkla mücadele tedbirlerine uymak öncelikli görevimizdir. Bu süreçte, sadece öğle ve ikindi vakitlerinde, camilerimizde cemaatle namazlarımızı eda edeceğiz. Cuma namazlarını ise risk azalıncaya kadar camilerimizin avlularında ve açık alanlarda kılacağız. Ancak kronik hasta, 65 yaş üzeri büyüklerimiz ve 20 yaş altı kardeşlerimiz ile hastalık belirtisi taşıyanlar biraz daha sabredecekler ve namazlarını evlerinde kılmaya devam edecekler. Cami şadırvanları kapalı olacağından, öncesinde abdestimizi alarak camiye gelelim. Kişisel seccadelerimizi yanımızda getirelim. Cami içinde işaretle belirlenmiş yerlere seccademizi serip namazlarımızı öylece kılalım. Camiye gelirken maskemizi takalım ve evlerimize dönünceye kadar çıkarmayalım. Her yönden sosyal mesafe kuralına riayet edelim. Musafahalarımızı belli bir mesafeden gönül selamıyla yapalım. Cami görevlilerimizin uyarı ve yönlendirmelerine sabırla ve hassasiyetle riayet edelim. Ta ki özlem duyduğumuz, hasretini çektiğimiz günlere bir an evvel kavuşalım inşallah.

Hutbemi bitirirken, başta aziz milletimiz olmak üzere bütün İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Yüce Rabbim, içinde bulunduğumuz salgın hastalıktan biran önce kurtulmayı bizlere nasip müyesser eylesin. Geçmişlerimize rahmet, hastalarımıza şifalar ihsan eylesin. Bayramımız mübarek olsun aziz kardeşlerim.

وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا

1 Tevbe, 9/71.

2 İbn Mâce, Menâsik, 5.

3 Buhârî, Edeb, 57.

Editör: Mehmet Çalışkan