Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılımıyla açılışı gerçekleştirilen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Ahmet Erdoğan Camii'nde irad ettiği Cuma hutbesinde, Müslümanların tarih boyunca cami ve üniversiteyi birbirinden ayırmadığına vurgu yaptı.

Her Müslümanın ilim talep etmesinin farz olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, Zümer Suresi 9. Ayeti okuyarak “İlim talep etmek her müslümana farzdır.” Hadis-i Şerifini hatırlattı

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret ettiğinde ilk iş olarak bir mescit inşa ettirmişti. Bu mescidin hemen bitişiğinde ise ashâb-ı kirâmın eğitiminin gerçekleştirildiği ve adına, ‘suffe’ dediğimiz bir mektep yaptırmıştı. “Ben muallim olarak gönderildim” buyuran Rahmet Peygamberi (s.a.s), böylece Mescid-i Nebevî’de ilim ile ibadeti buluşturmuş ve hayatın merkezine yerleştirmişti. Zira mucize Kitap Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayetinde Rabbimiz ona şöyle emretmişti: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı aşılanmış bir yumurtadan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” İkinci sırada inen sureye de Kalem ismini vermiş, kaleme ve yazdığı satırlara yemin ederek sureye başlamıştır. Yani Rabbimiz İslam medeniyetinin temelini okuyup yazmayı, öğrenip öğretmeyi emrederek atmıştır.

Muhterem Müslümanlar!

İslam, cami merkezli bir medeniyettir. Camiler, mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin ruhu, tüm insanlık için ilim, hikmet, marifet ve hidayet merkezleridir. Camilerimiz hem mabettir hem de medresedir. Camilerimiz, ibadetin, sahih dini bilginin, sağduyunun, akl-ı selimin, zevk-i selimin ve kalb-i selimin merkezidir. Nitekim Asr-ı Saadetten günümüze camiler, ruhumuzu arındırdığımız huzur mekânları oluşunun yanında aziz milletimizin ve ümmet-i Muhammed’in eğitim yuvaları olmuştur.

Aziz Kardeşlerim!

Cami ile câmia aynı kökten türeyen iki kelimedir. Caminin anlam dünyasında secde birliği yaptığımız mabetlerimizi, câmia kavramında ise ilim ve hikmet ocağı üniversitelerimizi buluruz. Cami, Müslüman yüreklerin kendisinde buluştuğu, Allah’a kulluk bilinciyle toplandığı mukaddes mekândır. Câmia yani üniversite ise ilmî çalışmaların yapıldığı ve geleceğe ışık tutacak aydınlık bir ufkun nesilden nesile aktarıldığı merkezdir. İslam tarihinin ilk yıllarından itibaren Müslümanlar camiyi ve üniversiteyi birbirinden ayrı görmemiştir. Bilakis büyük ilim merkezlerini camilerin külliyesinde inşa etmişlerdir. Nizamiye medreseleriyle kurumsallaşıp asırlar boyu gelişmişlerdir. Ayasofya, Süleymaniye, Fatih medreseleri bunun en muhteşem örnekleridir. Buralarda yetişen Müslüman âlimler, bilimin öncüleri olmuşlar, çağları aşan bir ilim-irfan, bilgi ve hikmet medeniyeti inşa etmişlerdir. Hem fen ilimlerinde ve hem de dinî ilimlerde zirve olan nice alimlerimiz, Avrupa’nın da üzerine doğan bir güneş olmuş ve asırlar boyu dünyayı aydınlatmışlardır. Camilerimiz ve üniversitelerimiz, dün olduğu gibi bugün de aynı ruhla bütünleşmeye devam ettikçe, insanlık manen huzura erecek, aydınlık yarınlara kavuşacaktır inşallah. Geçmişte olduğu gibi bugün de üniversitelerimizde ilim irfan, bilgi, hikmet sahibi edep timsali gençler yetiştirerek her alanda söz sahibi olacağımız bir noktaya gelmek için çok çalışmalıyız, gayret etmeliyiz aziz kardeşlerim. İlim tarihimizdeki müktesebatımıza uygun olarak günümüz ifadesiyle interdisipliner metoda riayet ederek öğrencilerimizi en donanımlı bir şekilde yetiştirmeye çalışmalıyız. Seçmeli derslerle bölümlerin ve fakültelerin birbirlerinden ders seçebilmelerini sağlamalıyız. Hangi fakültenin öğrencisi olursa olsun örneğin İlahiyat fakültesinden mesela Kur’an-ı Kerim dersini seçebilmeli, İlahiyat fakültesindeki bir öğrencimiz de diğer fakültelerden ihtiyaç duyduğu bir dersi seçebilmeli. Böylece tecrübî ilimlerle dinî ilimleri birbirine yaklaştırıp öğrencilerimizin farklı ilim dallarından da kendisini beslemesine destek olmalıyız.

Müslüman bir ilim talibi olarak ilmî çalışma yaparken ve farklı konularda kitap okurken Allah’ın kâinat kitabını ve Rasulullah Efendimizin en büyük mucizesi olan Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlama niyetinde olursak aynı zamanda nafile ibadet yapmış oluruz.

Aziz Kardeşlerim!

Bir yandan ilim irfan ve bilgi hikmet yuvası üniversitemizin külliyesi içerisinde böyle güzel bir camimizin açılışının coşkusunu yaşarken diğer yandan da üç ayların manevî iklimine yeniden kavuşmanın heyecanı içerisindeyiz. Yarın Ramazan’ın muştusu olan Receb ayının ilk günü. Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece ise Leyle-i Regâib. Bizleri bu rahmet ve mağfiret mevsimine kavuşturan Yüce Allah’a hamd ediyorum.

Başta aziz milletimiz olmak üzere İslâm âleminin mübarek üç aylarını ve leyle-i Regâibini tebrik ediyor, açılışıyla huzur bulduğumuz bu güzel mabedin nice gönüllerin imarına ve ihyasına vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.

Editör: Mehmet Çalışkan