İDSB'den yapılan yazılı açıklamada, "Sözde insan hak ve hürriyetlerini müdafaa görüntüsü altında ikiyüzlülüğün en çirkin örneklerini veren bu zihniyete, kanla yazdıkları emperyalizmin tarihini, Avrupa ve dünya tarihini hatırlatıyor ve bu zihniyeti aynaya bakmaya davet ediyoruz." ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, "15 asırdır nice medeniyetlere ilham kaynağı olmuş dinimize açıkça savaş açan, hasis çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir etik veya uluslararası hukuk kuralını dinlemeyen bu yeni haçlı anlayışı şiddetle kınıyor ve ithamlarını reddediyoruz." denildi.

Kendi değerlerine sahip çıkan liderlerin diktatör ilan edilerek, siyasi, ekonomik veya askeri darbelerle, son dönemde vekalet savaşlarıyla sindirilmeye çalışıldığı ve İslam düşmanlığının batıda artık bir cinnet halini aldığının görüldüğü belirtilen açıklamada, "Diğer taraftan ahlaksızlığı kendine meslek edinmiş Charlie Hebdo gibi paçavraların inanç dünyamızı mümkün olan en iğrenç ve adi tarzda alay konusu edinerek İslami değerlere saldırmasını sapık bir özgürlük anlayışıyla desteklenmektedir. Özellikle Fransa'da durumun histeri krizine dönüştüğünün son örneği, 10 yaşındaki çocukların tüm hukuk normlarına aykırı surette silah tehdidi altında terörist muamelesi ile karakola götürülüp 11 saat aç ve susuz sorgulanmalarıdır." ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, İslam'ın barış dini olduğu ve Müslümanların haksız yere öldürülen bir kişiyi tüm insanların katline denk tutan bir medeniyetin temsilcileri olarak hiçbir terör eylemini onaylamadığı aktarıldı.

Fransa’daki bu cinnet halinin, sözde insan hak ve hürriyetlerinin beşiği iddiasındaki tüm Avrupa’ya hakim durumda olduğunun hatırlatıldığı açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Hollanda’da kendi sorunlarına bir çözüm üretemeyen çapsız politikacılar siyasi arenadaki varlıklarını İslam düşmanlığı ile sağlamaya çalışmakta, Kur’an ayetleri fuar lobilerinin zeminine yerleştirilebilmekte, Almanya’da camilerimiz sabah namazında ayaklarındaki pis botlarıyla polislerce hücre evi imiş gibi basılabilmektedir. 

Bir yandan antisemitik ve dindar Hristiyanlara yönelik tavırlar cezalandırılıp, AİHM kararlarıyla güvence altına alınırken Müslümanlar aleyhine negatif ayrımcılık uygulanmaktadır. Son yıllarda hızla yayılmakta olan İslam düşmanlığının bir tezahürü olan İslamofobik retorik, politika ve yayınlar, bu eksende kurulan PEGİDA gibi platformlar, aşırı sağ siyasi partiler ve diğer sivil toplum uzantıları, dünya tarihini kana bulayan bu hastalıklı ruhun dışa vurumlarıdır. Bütün bunlar yeni bir medeniyetler çatışmasını tetiklemek istercesine Avrupa’yı pençesine almış görünen faşizmin ve yaklaşmakta olan totalitarizmin ayak sesleridir."

Uluslararası toplumun ve idarecilerin aklıselime, bu ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili bir an önce terk etmeye, ülkelerinde asimilasyona değil entegrasyona dayalı politikalar üretmeye davet edildiği açıklamada, "İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği olarak bir kez daha diyoruz ki tevhid dininin fertleri olarak bizler, Batının hem siyasi, hem ekonomik, hem askeri, hem de kültürel hegemonyasını ancak İslam dünyasının birlik ve beraberliği ile çözebilir ve bu saldırılara karşı dirençli olabiliriz." ifadesine yer verildi.

Açıklamada, "66 ülkede 354 STK üyemizle kutsal değerlerimize dil uzatan bu marazi aklı şiddetle reddediyor ve kınıyoruz. Müslüman ülkelerin idarecilerini geçici ve sadece müessif bir olay anında verilen refleksif, zayıf tepkiler yerine, proaktif bir tavırla bu hücumlara ve hain planlara karşı uyanık ve dirençli olmaya, sağduyulu çevreler ile beraber hareket ederek, hiçbir manevi değer tanımayan bu marazi hareketlere karşı ortak tavır ve siyaset geliştirmeye çağırıyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.

Editör: Mehmet Çalışkan