Şahinbey Kongre ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Gaziantep’in milli mücadelenin sembol şehirlerinden biri olduğunu ifade ederek, “Hamdolsun her şehrimizde bir peygamberin kokusu, bir sahabinin ayak izleri, bir Allah dostunun hikmeti, hak ve hakikat peşinden koşan nice örnek insanların hikâyeleri var. Her şehrimizde tarihimizin ve kültürümüzün hazineleri var. İşte Gaziantep. Milli mücadelede kahramanlık destanları yazan bir şehrimiz.” dedi.

Başkan Erbaş, din görevlilerinin görevlerini ifa ettiği mihrapların Peygamber makamı olduğunun altını çizerek, "Zira görev yaptığımız mihraplar peygamber makamıdır. Minberler peygamber makamıdır. Kürsüler peygamber makamıdır. İnsanlara  anlattıklarımız ise  Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir." ifadelerini kullandı.

"Yeryüzünde bir insana nasip olabilecek en onurlu, en ulvi görev peygamber varisi olamaktır." diyen Erbaş sözlerini şöyle sürdürdü: "Zira görev yaptığımız mihraplar peygamber makamıdır. Minberler peygamber makamıdır. Kürsüler peygamber makamıdır. İnsanlara anlattıklarımız ise Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir. Hocahanımların sınıflarındaki anlattıkları işte Peygamber Efendimizin (s.a.s) ashabına, insanlığa anlattıkları, o açıdan peygamber varisisiniz.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Ben muallim olarak gönderildim.” buyurdu. Bu yüzden her imamımız bir muallim, her Kur’an kursu öğreticimiz bir muallim, bu açıdan Peygamber efendimizin varisleriyiz. Peygamber efendimizin mirasını omuzlamış, hakikatin sorumluluğunu yüklenmiş, gönül insanlarıyız bizler. 

Bizim önceliğimiz, Rabbimize, milletimize, insanlığa karşı sorumluluğumuzdur. İnancımızdır. Kulluğumuzdur. İnsanlığın huzurudur. Adaletin, merhametin, güzel ahlakın yaygınlaşmasıdır. Bu şuur ve gaye; çalışmalarımızı, kazancımızı, hayatımızı bereketli kılacaktır.

“Ben güzal ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.s). Peki bugün güzel ahlakı kim tamamlayacak? Onun varisleri tamamlayacak.

- Duracak vaktimiz yok! Oturacak, yatacak vaktimiz yok!

Her din görevlisinin gençlerle ilgilenmesinin zaruretine vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Üniversiteli gençlerle biz ilgilenmezsek ahlak noktasında kim ilgilenecek? Ben üniversite hocasıyım, ilahiyat fakültesinde hocalık yapmak kolay. On sene mühendislik fakültesinde hocalık yaptım yine onbeş sene Fen Edebiyat Fakültesi felsefe bölümünde hocalık yaptım. Ne kadar çok çocukların ihtiyacı var biliyor musunuz? Bize size ne kadar çok ihtiyaçları var bir bilseniz. Duracak vaktimiz yok! Oturacak, yatacak vaktimiz yok! Bunu kendi kendimize telkin edersek zaten rahatsız oluruz. Bir gence daha ulaşayım diye büyük bir gayretin içerisine gireriz." şeklinde konuştu.

- Bizim derdimiz insanlığın derdidir.

Din görelilerinin derdinin insanlığın derdi olduğunu dile getiren Erbaş, "Bizim derdimiz insanlığın derdidir. Bugün mahallemizde, şehrimizde, bölgemizde, ülkemizde, Rabbini ve Peygamberini tanımadığı için yolunu ve huzuru bulamayan tek kişi varsa kendimizi bundan sorumlu hissetmeliyiz. Çünkü Peygamberimiz öyle hissediyordu kendini. Ozaman Peygamber varislerinin de aynı duyguları, aynı hissiyatı taşıması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Erbaş sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Bizim, bir mümin olarak erdem ve güzel ahlakın yaygınlaşması ve yeryüzünün imarı için çalışmak iman ve kulluk görevimizdir. Aynı zamanda toplumu din konusunda aydınlatmak gayesiyle doğru bilgi ve yöntemle din hizmeti sunmak yasal sorumluluğumuzdur.

Şimdi düşünün değerli hocalarım; Allah rasülü efendimizin dizinin dibinde, Suffede yetişipte kedisini Medine’nin binlerce kilometde dışarılarına atan ve oralarda insanları aydınlatmak için gayret eden o gönül insanları hangi teşkilatın memuruydu? Onlar, "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." diyen Peygamberler gibi davranıyorlardı. 

- Hesabımız çok ağır olur.

Elhamdülillah biz bugün çok büyük imkanlar içerisinde bu görevi yapmakla görevlendirilmişiz, Allah bize bunu nasip etmiş. Onlara göre bizim daha fazla gayret etmemiz lazım. Ashaba göre, Tabiine göre bizim onlardan daha fazla gayret içerisinde olmamız lazım. Yoksa hesabımız çok ağır olur. Bu fırsatları hayıra, faaliyete, eğitime dönüştürmezsek, daha fazla çocuğa daha fazla gence ulaşayım da onları da İslamın güzellikleriyle tanıştırayım demezsek, hesabımız çok şiddetli olur. “Eeğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” Ayetini işte bunun için çok düşünelim.

Editör: Mehmet Çalışkan