27 Mayıs darbesiyle, Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edildiği Yassıada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşma ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın yaptığı duayla  "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" ismiyle yeniden açıldı.

Demokrasi ve Özgürlükler Adası Açılış Törenine katılan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Demokrasi ve Özgürlükler Adası, geçmişten bugüne verilen istiklal ve istikbal mücadelesiyle gönüllerdeki hasbi sevginin nişanesi olacaktır" dedi.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında sosyal mesafe kurallarına uyarak kongre salonunda aralıklı oturan katılımcıların maske takarak izlediği tören, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın proje aşamalarının yer aldığı videonun gösterimiyle başladı.

Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birine ev sahipliği yapan, ismi "yassı", namı "yaslı" ada olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bundan tam 60 yıl önce tarihinin en kara günlerinden biri olan 27 Mayıs darbesine maruz kaldığını söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup cuntacının gerçekleştirdiği darbenin ardından yaşananların ise sadece demokrasi adına değil, adalet ve insanlık adına da utanç verici olduğunu aktaran Erdoğan, "Üzerinde bulunduğumuz Yassıada'da, diğer bir ifadeyle 'Yaslı Ada'da yapılan ve bizzat faillerinin itirafıyla önceden verilen emirlerin uygulanması şeklinde geçen yargılamaların sonu çok büyük bir faciayla bitmişti" dedi.

Yıllarca ülkeye hizmet etmiş olan ve milli iradenin temsilcisi konumundaki Demokrat Parti yöneticilerinin her türlü hakarete, işkenceye, iftiraya maruz kaldığı yargılamaların burada yapıldığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Aslında burada yapılan iş yargılama değil, darbe yaparak anayasayı çiğneyenlerin ülkenin meşru yöneticilerini anayasayı ihlal ithamıyla giriştikleri bir hukuk cinayetiydi. Yassıada'da aylar boyunca tam anlamıyla bir zulüm makinesi işletilmiştir. Ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, komutanları, milletvekilleri, bürokratları hiçbir somut suçları olmadığı halde kin ve nefret ürünü insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldılar. İstiklal Harbimizin kahramanlarından olan bu ülkenin cumhurbaşkanını intihara teşebbüs noktasına kadar getirdiler. Nezaketi, kibarlığı, insani hasletleri dillere destan olan bir başbakanı idama götürürken bile prostat muayenesi bahanesiyle aşağılamaya kalkacak kadar alçaldılar. Bu ülkenin yüreği vatan sevdasıyla dolu genelkurmay başkanını darbecilere katılmayı reddettiği için bir teğmene tokatlatarak tarihimizde görülmemiş rezillikler sergilediler."

"Her üç kahraman da idam sehpasına vakarla, gururla, inançla yürüdü"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrat Parti Hükümetinin Başbakanı Adnan Menderes ile Bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idam kararlarının da yine burada alındığını aktararak, şöyle devam etti:

"Her üç kahraman da idam sehpasına vakarla, gururla, inançla yürüdü. Darbeden yaklaşık 16 ay sonra, 16 ve 17 Eylül 1961 tarihinde gerçekleşen bu idamlar milletimizin yüreğine kor bir ateş gibi düşmüştür. Aslında o gün hukuk ve adalet ayaklar altına alınarak idam sehpasına gönderilen milletin bu üç adamı değil, bizatihi milli iradenin ta kendisi olmuştur. Darbe ile görevinden indirilen, Yassıada'da kurulan tiyatro mahkemelerde yargılanan rahmetli Menderes ve arkadaşları değil, tarihi, kültürü, değerleri ve inançlarıyla milletimizdi. Ama bilmiyorlardı ki Türk milletinin kalbindeki sevgiyi, yüreğindeki ateşi söndürmeye, onu hedeflerinden koparmaya bir avuç darbecinin gücü yetmezdi. Bu vesileyle sürgüne gönderildiği Hindistan'dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını, insanlık duygularıyla uyuşmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeşi de rahmetle yad ediyoruz. Menderes'i ve arkadaşlarını idam sehpasına çıkartanların ve onları destekleyenlerin alınlarındaki kara leke hiçbir zaman silinmeyecektir. Buna karşılık Menderes ve arkadaşlarının milletimizin kalbindeki mümtaz yeri her geçen yıl daha da güçlenerek hep devam edecektir."

"Gönüllerdeki hasbi sevginin nişanesi olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi değiştiremeyeceklerini ama doğru yorumlanmasını sağlamak için tarihin hatırlanma biçimini değiştirmenin de ellerinde olduğunu belirterek, "Böylece bir yandan o meşum günleri hatırlarken, bir yandan da milli iradenin her hal ve şart altında üstün geldiğini gösterebiliriz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının kabirlerinin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın gayretleriyle İmralı Adası'ndan İstanbul'a taşınmasının da 30 yıl sonra gelen bir vefa örneği olduğunu kaydetti.

Erdoğan, 60 yıl sonra yeni bir dönemi başlatarak, gönülleri tekrar tamir etmek üzere bir arada olduklarını belirterek, “Demokrasi ve Özgürlükler Adası, ülkemizin geçmişten bugüne verdiği istiklal ve istikbal mücadelesiyle gönüllerdeki hasbi sevginin inşallah nişanesi olacaktır" diye konuştu.

'Darbeciler ve onları yönlendirenler, hep aynı kodlarla hareket etmişlerdir'

Erdoğan, ülkedeki tüm darbelerin ve cunta hareketlerinin temel karekterinin, milletin değerlerine ve tarihe düşmanlık olduğunu dile getirerek, emperyalistlerin uç beyliğini yapan darbecilerin, ülkedeki bölücülük cereyanlarının değirmenine de su taşıdığını söyledi.

Erdoğan, darbecilerin her darbe öncesinde sokakları kana ve ateşe boğarak binlerce masumun acı çekmesine, her darbe sonrasında da yetişmiş kadroları tasfiye ederek, ülkenin gerilemesine yol açtıklarını belirterek, şunları ifade etti:

"Halkı hor ve hakir görerek, inancını, kılığını, kıyafetini aşağılayanların, gerçekte ne kadar ilkel, bağnaz olduklarının en çarpıcı örnekleri darbelerdir. Darbeciler ve onları yönlendirenler, hep aynı kodlarla hareket etmişlerdir. Demokrat Parti'nin ezanı aslına döndürmekten, kapalı camileri açmaya, Türkçenin bin yıllık birikimine sahip çıkmaya kadar milletin taleplerine verdiği her cevabı yüzlerine atılmış bir tokat gibi görüyorlardı. Yıllardır kendisine söz hakkı verilmeyen milletin, demokrasi ve özgürlük talebinin karşılık bulması, bunlarda başlarına inmiş birer yumruk hissi uyandırıyordu. 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' ilkesinin hayata geçirilişini, hesapsız, sorumsuz bir şekilde kullandıkları iktidar gücünün ellerinden kayıp gidişi olarak değerlendiriyorlardı."

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “18 yıl hasretten sonra milletimizi ezanla buluşturan merhum başbakanımıza ve çalışma arkadaşlarına rahmet eyle”

Törende Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, açılış öncesi dua etti.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, duasında şu niyazda bulundu:

“Allah'ım 60 yıl önce burada işkence gören, zulüm gören ve can veren başta merhum Başbakanımız Adnan Menderes olmak üzere bütün arkadaşlarına rahmet eyle. Ya Rab, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un, “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” dediği gibi 18 yıl hasretten sonra milletimizi ezanla buluşturan merhum başbakanımıza ve bütün çalışma arkadaşlarına rahmet eyle. Allah’ım mekanlarını cennet, makamlarını âli eyle. Ya Rabbelalemin bizleri tarihine sahip çıkan, geçmişlerine vefa gösteren nesiller yetiştirmeyi ve bu gayretimizi artırmayı bizlere nasip eyle. Ya Rabbelalemin şu güzel eseri meydana getiren başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere işçisinden mimarına, projesinin hazırlanmasından son haline kadar emeği geçen bütün kardeşlerimizden razı ol Allah'ım.

Milletimizi, memleketimizi her türlü kötülüklerden, ihanetlerden muhafaza eyle Allah’ım. 27 Mayıs'tan 12 Eylül'e, 28 Şubat'tan 15 Temmuz’a milli irade için, vatan için, millet için zulüm gören, can veren bütün şehitlerimize rahmet eyle Allah'ım. Gazilerimize acil şifalar nasip eyle, ahirete irtihal edenlere rahmet eyle Allah'ım

Ya Rabbelalemin aramıza birlik, beraberlik ver. Bizi birbirimize düşürmek isteyen hainlere, tefrikacılara, dahili ve harici düşmanlara fırsat verme Allah'ım. Vatanımızı milletimizi ilelebet payidar eyle Allah’ım”

Editör: Mehmet Çalışkan