Çocuk...

Can bağımız, gönül dağımız, göz aydınlığımız sevgili çocuklarımız.

Gülüşü ile gülü, söylemi ile bülbülü özendiren, gelişi ile haneyi, eylemi ile aileyi sevindiren yavrularımız.

Sevgili Peygamberimizin “Hiçbir baba, evladına güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir.” (Tirmizî, Birr, 33) sözü gereği, çocuğumuzun ahlâkî gelişimine değer katmak, hayırlı bir nesle temel atmak için çabalar, gayret ederiz. Bu eğitim sürecinde ise, o safiyane bakışları, o halisane duruşları, o masumane davranışları karşısında iftihar ederiz. Ve anlarız ki yarınları emanet edeceğimiz çocuklarımızdan, biz de bugünlerimize rehberlik edecek bilgiler ediniriz. Neler mi?

Sevmeyi, sevilmeyi, sevdiğini söylemeyi öğreniriz.

Zira onlar; bir karşılık beklemeden, bir menfaat gözetmeden, bir çıkar peşine düşmeden sever. “... O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.”   

 (Âl-i İmrân, 3/103.) ayetinde beyan edilen ilahi lütuf ile kalpten kalbe bir yol bulur, gittiği yerlerde neşe ve sürûru bol olur, güzelliği ister, iyilikte rol alır. Samimi bir tebessüm, içten bir tevessül, hakiki bir gönül ile sevdiğini izhar eder. Allah Resulünün “Biriniz kardeşini seviyorsa, ona sevdiğini bildirsin.”( Ebû Dâvud, 5124) sözünü en güzel şekilde ifa eder, ardından da "İyi ki sen benim..." diye başlayan cümleler ile vefa yükler.

Hoş görmeyi, hoş görülmeyi, hoş görürken affetmeyi öğreniriz.

Çünkü onlar; olumsuz bir tavırda neden diye sorar, sualine makul bir cevap arar, adalet terazisinde insaf tartar. “Hoş gör ki, hoş görülesin.” (İbn Hanbel, I, 249) hadisini davranışlarıyla sergiler, yüreğini olumlu duygularla besler, sinesini merhametle süsler.

“Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’râf, 7/199.) emriyle hazır durur, kin nedir bilmez, hep sevgiyi savunur, affetmenin dayanılmaz hafifliğiyle huzur bulur.

Doğruluğu, dürüstlüğü, beraberinde güven duymayı öğreniriz.

Biliriz ki onların; eğrisi yoktur, düz ve net konuşur, kafasında nice güzel düşünceler oluşur, oyun diye başlar hakikatle buluşur. “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında doğru olarak yazılır.” (Müslim, Birr, 105) düsturunca, doğrulukta gözü karadır, dürüstlüğü hemen peşi sıradır, teslimiyeti güvendiği kadardır. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9/119.) ilahi mesajı ve “Her doğan fıtrat üzere doğar…” (Müslim, Kader, 22) nebevi beyanı üzere Müslüman kimliğiyle doğar, rol model olacak örnek şahsiyetler arar, bulduğunda ise bir ömür boyu müstakim köprüler kurar.