Harun Reşid döneminde yaşayan sözleri nükteli, garip davranışları dolayısıyla meczup diye değerlendirilen Behlül Dânâ adında bir zât vardır. Kitaplarımızda çokça menkıbeleri anlatılır. Yine onunla alakalı anlatılan menkıbelerin birinde şöyle bir hâdisenin yaşandığı ifade edilir:

Behlül Dânâ’nın kıt imkânlarla biriktirdiği bir miktar parası vardır. Paralarını biriktirdiği kesesi bir gün çalınır. Behlül Dânâ, parası çalınınca etrafındakilere; “Param çalındı” diye duyurur. Arkadaşları; “Arayalım o zaman” derler. Hazret “yok” diye itiraz eder. “Ben nerede bulacağımı biliyorum” der. Çalınan keseyi hiç aramaz, doğruca kabristanın giriş kapısının önüne gider, oturur ve beklemeye başlar. Etrafındaki arkadaşları; “Ne yapıyorsun Behlül?” derler. “Senin para dolu kesen çalındı, sen mezarlığın kapısında oturuyorsun.” diye takılırlar. Behlül Dânâ ise onlara şu hikmet dolu cevabı verir:

“Para kesemi çalan nasıl olsa bir gün mutlaka buraya gelecek. Onun gelmesinin en kesin ve garantili olduğu yerde onu bekliyorum!”

Bir gün yolumuz muhakkak düşecek, bir gün kaçtığımız, korktuğumuz, başımıza gelmesini hiç arzu etmediğimiz o mekâna mutlaka gireceğiz. Kabrin karanlığını aydınlatacak ışıklarımız neler olabilir, onun hazırlığını yapmamız lâzım. Kabrin darlığını genişletecek ameller neler olabilir, onlara yatırım yapmak lâzım. “Ne getirdin?” diye sorulduğunda; “İşte benim getirdiklerim, ahiret azığım!” diyebileceğimiz, yüzümüzün akıyla, gönül ferahlığıyla ortaya koyabileceğimiz, ibadetler, iyilikler, dua, zikir, tevbe, hayır, hasenat ve güzellikler hazırlamalıyız.

Rabbimizden niyazımız odur ki; her an, her yerde hazır olabilmeyi ve hesabı verilebilir hayırlı bir hayat yaşamayı cümlemize nasip eylesin.