Hayatımızın her alanını kapsayan ahlak, bireyin yaşamını tutarlı bir şekilde sürdürmesi ve toplum düzeninin korunması açısından hayati bir öneme sahiptir.

Bireyler ahlaklı olmadığında bunun topluma yansıması da kaçınılmazdır.

Bu sebeple toplumun bu konuya duyarsız kalması ve “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığına sahip olması mümkün değildir.

Aynı şekilde bireyler ahlaklı olduklarında da bu durum topluma yansıyacak, ahlaklı bireylerden oluşan toplum elbette daha huzurlu olacaktır.

Müslümanın hayatına yön veren İslam dininin temel amaçlarından biri de bireyin güzel ahlak sahibi olması ve bunun topluma yayılmasıdır.

İbadetlerin hikmetlerine ve amaçlarına baktığımızda, bunların ahlaki bir erdeme dönüşerek hayatımıza yön vermesi ilkesinin önemli bir yer tuttuğunu görmekteyiz.

Örneğin “dinin direği” olarak nitelendirilen namazla (Tirmizi, İman, 8) ilgili şöyle bir ayet bulunmaktadır: “Gerçekten namaz, kişiyi hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût, 29/45)

Yine bir başka önemli ibadet olan orucun amacının bizi takvaya ulaştırmak olduğunu (Bakara, 2/183), mali ibadetlerden biri olan zekatın ise hem nefsimizi hem de malımızı temizlemek amacıyla emredildiğini (Tevbe, 9/103) görüyoruz.

Hz. Adem (a.s.) ile başlayan peygamberlik halkasının sonuncusu olan ve alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v.), “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed b. Hanbel, II, 381) şeklinde buyurarak sadece tebliğ için gelmeyip dinin hayata aktarılması anlamına gelen ahlakı yaşama konusunda örnek olarak gönderildiğini de ifade etmiştir.

Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamberin (s.a.v.) üstün bir ahlaka sahip olduğunu söylemektedir (Kalem, 68/4). Yani Hz. Peygamber (s.a.v.) sadece dini tebliğ etmekle kalmamış, bizzat onları hayata taşımak suretiyle rol model olmuştur (Ahzâb, 33/21).

Hz. Âişe (r.a.) annemizin Hz. Peygamber (s.a.v.) için söylediği “O’nun (s.a.v.) ahlakı Kur’an idi” sözü de buna işaret etmektedir.

Dinin/bilginin hayata aktarılması ve sadece teoride kalmaması gerektiğini vurgulayan bazı ayetler şunlardır: “Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara, 2/44), “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?” (Saf, 61/2)  “Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hakkını vermeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzer.” (Cuma, 62/5) Kısacası İslam, bilginin hayata aktarılmasını emretmektedir.

Hayata taşınmayan ve sadece teorik zeminde kalan bir ahlak modelini ise asla benimsememekte; yaşanmayan, davranışa yansımayan bilginin Allah katında bir anlam ve değer ifade etmediğini bizlere bildirmektedir.

Yazımızı Hz. Peygamberin (s.a.v.) bir duasıyla bitirelim: “...(Allah’ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur!..” (Müslim, Müsâfirîn, 201)