Tarih boyunca birçok kişi ve grup, dinin insanlar üzerindeki etkisinden faydalanarak çeşitli kazançlar elde etmeyi denemiş, din tüccarlığı yapmaktan çekinmemiştir. Bu kişi ve gruplar, kimi zaman ayet ve hadislerin anlamlarını çarpıtmış ve ilgili olmadıkları yerlerde kullanmış, kimi zaman da onları kendi art niyetlerine alet olacak şekilde yanlış yorumlayarak topluma anlatmıştır.

Dini istismar edenlerin bir kısmı ise doğrudan dinin kendisini hedef almış ve insanların İslâm’a yönelmemesi için dinî kavramların içini boşaltmayı ve bu kavramları anlam kaybına uğratmayı bir yöntem olarak benimsemiştir. Henüz Peygamberimiz hayattayken, Medine’de Mescid-i Nebevi’ye alternatif olarak bir mescit inşa edilmesi ve Müslümanlar arasında ayrımcılık oluşturulması, din istismarının tipik örneklerinden biridir. “Mescid-i Dırâr” olarak adlandırılan bu yapı, Kur’an’da şöyle anlatılır: “Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şahitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.”1 Allah Teâlâ, “Onun içinde asla namaz kılma!” diye Peygamberimizi uyarmış, Müslümanlar arasında bölücülüğe yol açan bu olayı, kıyamete kadar her zaman ortaya çıkabilecek olan istismar ve fitne hareketlerine karşı uyanık olmamız gerektiği konusunda bizlere örnek olarak anlatmıştır. Peygamberimizin bu mescidi inşa edenlere karşı verdiği sert tepki, günümüzde din istismarına yeltenenlere karşı nasıl davranmamız gerektiğini bize göstermektedir.

İslâm tarihinde din istismarı üzerinden kurulan yapılar “nifak” kavramı ve “münafık” karakteri şeklinde ortaya çıkmıştır. Nifak hareketlerinin öncüsü olarak bilinen Abdullah b. Übeyy b. Selül ve çevresinde öbeklenen münafıklar, Medine’nin Hz. Peygamber’e bağlılığını bitirmek ve yönetimi ele geçirmek adına sinsi planlar yapmışlardır. Görünüşleri, kıyafetleri, oturuşları, kalkışları, ibadetleri, sözleri ve davranışlarıyla mümin gibi davranan münafıklar, ulaşmak istedikleri nihai hedef uğruna hile, yalan, iftira, ihanet, ikiyüzlülük, devlete ait bilgileri düşmana sızdırma ve düşmanla iş birliğine girme gibi her türlü yöntemi uygulamıştır. Hz. Peygamber’i öldürmeyi dahi göze alan, kendi üzerinde yaşadığı toprağı pazarlık konusu eden, gerektiğinde de elini kana bulamaktan çekinmeyen nifak hareketleri, sadece siyasi parçalanmayı değil, aynı zamanda inanç, ibadet ve ahlâk alanında yozlaşmayı da hedeflemişlerdir.

Müslüman toplumlarda meşru devlet düzenini ve yöneticilerini hedef alarak birlik ve beraberliği sarsan silahlı kalkışma hareketleri Peygamberimizden sonra da tarih boyunca var olagelmiştir. İsyankârlık (bağy) ve anarşi (kuttâu’t-tarik) gibi ifadelerle tanımlanan bu tür yapıların, dine aykırı ve gayrimeşru olduğu açıktır.

Unutulmamalıdır ki sadece Kur’an’ı değil, hadis rivayetlerini, ashab-ı kiramın ve tarihî şahsiyetlerin hayatlarından örnekleri, İslâmî değer ve kavramları istismar eden fırsatçılar dün olduğu gibi bugün de karşımızdadır. Değişik isimler, yayınlar ve söylemlerle İslâm’ı anlatıyor gibi görünen birçok kişi ve grup aslında şahsi çıkarlarına hizmet etmektedir. Dine davet ettiklerini iddia eden bu sahtekârlar, aslında Müslümanların saf ve temiz duygularını sömürmektedir. İslâm’ın temel kaynaklarına ters düşen, akla ve mantığa aykırı asılsız safsatalarla, hikâyelerle, rüyalarla, sahte sevap vaatleriyle vatandaşlarımızı aldatmakta, paralarını, evlatlarını, zamanlarını, hatta hayatlarını çalmaktadır. Din istismarı konusu, bugün İslâm ümmetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden ciddi bir güvenlik meselesine de dönüşmüştür. Dinî olduklarını ve İslâm’ı temsil ettiklerini iddia ederek bozgunculuk yapan, kan döken FETÖ, DEAŞ, el-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri, en büyük zararı Müslüman toplumlara, birlik ve beraberliğimize, geleceğimize ve gençlerimize vermektedir.

Diyanet FETÖ Raporunu Okumak İçin TIKLAYINIZ>>>

FETÖ | DİN İSTİSMARININ ARKASINA GİZLENEN TERÖR ÖRGÜTÜ
Diyanet İşleri Başkanlığı

Editör: Mehmet Çalışkan