Allah insanı fizik ve metafizik boyutuyla bir bütün olarak yaratmıştır. İnsan varoluş itibariyle Rabbini bilme kapasitesine sahiptir. İslam âlimleri insanın doğuştan Allah’ın varlığını hissedecek şekilde yaratılmasını “fıtrat” kavramı ile açıklar. Peygamberimiz “Her çocuk fıtrat üzere doğar.” (Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2.) sözüyle bu gerçeği dile getirmiştir.

İnsan vücudunu yakından incelediğimizde DNA yapısından sinir ağlarına, hücrelerinden kanındaki elementlere kadar mükemmel bir donanım ile yaratıldığını görürüz. Bu mükemmel varlığın kendi kendine meydana gelme özelliğine sahip olmadığını da biliyoruz. Allah’ın varlığını kabul etmeyen bilimsel yaklaşımların hiçbiri şimdiye kadar değil bir insanı, onun tek bir organını bile O’nun yarattığı mükemmellikte oluşturmayı başaramamıştır. Bunun asla mümkün olamayacağı Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir: “Ey insanlar size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, hepsi bunun için toplansa bile bir sinek dahi yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de aciz, istenen de.” (Hac, 22/73.)

Rabbimiz Kur’an’da, “Göklerde ve yerde bulunanlar her şeyi O’ndan isterler. O her an yaratma hâlindedir.” (Rahmân, 55/29.) sözleriyle farkında olsun olmasın tüm varlıkların Allah ile sürekli bir ilişki içinde olduğunu ifade eder. Nefes alıp vermek için bile her an O’nun yaratmasına muhtaç olan insanın, Allah’ın varlığını hissetmemesi mümkün değildir. Kâinatın (Nahl, 16/11, 12; Rûm, 30/22; Fâtır, 35/41; Yâsîn, 36/38-40; Kāf, 50/6.) ve insanın yaratılışına (Mü’minûn, 23/14; Yâsîn, 36/77; Câsiye, 45/4.) bakarak O’nu her an hissedebileceğimiz Kur’an’da pek çok ayette dile getirilmiştir. Muhteşem sarayları, kaleleri, bağları ve bahçeleriyle ünlü İrem şehrinde müreffeh bir hayat yaşamasına rağmen inkârcılıkta ısrar eden Âd kavmini Hûd Peygamber’in, “Bildiğiniz şeyleri size veren, size sürüler, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden Allah’a karşı gelmekten sakının.” sözleriyle uyarması gibi. (Şuarâ, 26/132-134.)

Sadece bir insanın meydana gelmesi, doğup büyümesi ve yetişkin olduktan sonra ölmesini gözlemleyerek bile Allah’ın mevcudiyetini kolayca hissedebiliriz. Kalbimizdeki sevgi, Allah’ın bize olan rahmetinin göstergesidir. Allah kullarına hastalandığında şifa veren, onları aç iken doyuran ve güven ihtiyacı içindeyken emniyete kavuşturandır. Kur’an’da bu gerçek en güzel şekilde Hz. İbrahim’in dilinden şöyle anlatılır: “İyi bilin ki âlemlerin Rabbi dışında taptıklarınız benim düşmanımdır. O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir.” (Şuarâ, 26/77-80. Ayrıca bkz. Kureyş suresi.)
 

Editör: Mehmet Çalışkan