Önceki yazımızda beyni geliştirmek için bazı yöntemlerden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise yoğun halde ve uzun süreli olarak insan zihninde yer alan bazı duyguların beyne zarar verme riski ile ilgili bazı bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Bazı duygular vardır ki azı karar çoğu zarar kabilinden dengeli olduğunda faydalı, dozu yükseldiğinde ise beyinde ciddi zararlara sebebiyet verebilir. Bir duygu nedir ki deyip hafife almamak gerekir. Çünkü beyindeki yüz milyar adet nörondan bir tanesi herhangi bir olumsuz duygu sebebiyle aşırı derecede aktif hale geldiğinde ve bedende var olan enerjiyi kendine çekme gücünü artırdığında neredeyse bedendeki tüm enerjiyi çekerek insanı tamamıyla etkisi altına alabilir. Bu durum insanlarda çok ciddi biyolojik ve psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

Olumlu veya olumsuz duygular dengeli kullanılıp normal ölçülerde kaldığı müddetçe ihtiyaç olup günlük hayatın devam etmesi açısından normal, her insana gerekli ve faydaları olan duygulardır.

Ancak bu önemli duygular bazı insanlarda: yaşadığı ani olumsuz olaylar neticesinde, TV, internet, gazete, dergi, sinema, dizi, haber programları ve benzeri araçlar sebebiyle, bilinçsiz bir şekilde, dengeyi bozacak boyutlarda olumsuz olarak çoğalarak, gündeme fazlaca gelip normal olması gereken değerlerinden daha etkili ve güçlü hale gelebilir. Böyle bir durumda etkilenen insanlar bu duyguları kontrol etmekte zorlanır ve kontrolsüz hale gelen duygular insanların düşünce ve davranışlarını günlük hayatta olumsuz etkilemeye başlar. Bu olumsuz etkilenme insanın iradesini doğru kullanma ve beynini sağlıklı yönetme becerisinde zorlanmasına, maddi manevi küçük-büyük hatalar yapmasına sebep olabilir.

Yoğun ve uzun süreli olduğunda insan için tehlikeli olabilecek bazı duyguların önemlilerini kısaca incelemeye çalışalım:

1. ENDİŞE (Kaygı): Normalde kişiyi günlük yaşantısı içerisinde tedbirli olmaya, olabilecek tehlikelere karşı farkında olarak dikkatli olmaya sevk eden bir duygudur. Ancak normal ölçüler içerisinde bir duygu olmaktan çıkıp etkisi normalin üzerinde olmaya başladığında kişi kendisini hiç sebepsiz yere sürekli sinirli, huzursuz, sıkıntılı, gergin hissetmeye başlar. Eğer farkına varılıp endişe duygusunun kontrol altına alınması için gerekli çalışmalar yapılmazsa bu duygu giderek güçlenmeye ve kişide çarpıntı, terleme, titreme, nefes alma bozuklukları, mide bulantısı ve bedenin farklı bölgelerinde sebepsiz, nedeni teşhis edilemeyen ağrılar ortaya çıkarmaya başlar. İnsanın huzurunu bozmak amacıyla kişiyi endişeye sevk etmek, şeytanın verdiği vesveseler ile sık sık kullandığı yöntemlerinden biridir. Çünkü her insan kendisini güvende hissetmek ister, güvende hissedemediğinde ortaya çıkan tedirginlik hali insanın hata yapmasını kolaylaştırır.

2. ÜZÜNTÜ (Hüzün): Üzüntü bir çeşit acıdır. Üzüntünün yoğunlaşması gözyaşı ve ağlama ile sonuçlanır. Üzüntünün yanında keder, sinir, suçluluk, çaresizlik, heyecan, sevinç gibi duygular yoğunlaştığında da gözyaşı aktif hale gelir. Ağlamak insanı rahatlatır, sağlıklı düşünmesine ve içsel çözümler üretmesine kolaylık sağlar.

Üzüntü hali uzun sürdüğü ve yoğunlaştığı takdirde moral bozukluğu, yalnızlık duygusu, heves kırıklıkları, bedensel zayıflıklar ortaya çıkarabilmektedir.

Üzüntünün sürekle hale gelmesi kişide bir hastalık haline gelir ve adeta bu durum hüzünlü kişinin çevresine yönelik bir yardım çığlığıdır. Bu durumda olan insanlara mutlaka ilgi gösterilmesi ve destek sağlanması gereklidir. Hüzün hastalığına yakalananlar hayatlarında ki ve çevrelerinde ki iyi şeyleri göremez, fark edemezler. Bu sebeple hayata hep kötümser bakmaya başlarlar. İyi şeyler olduğunda da sevinç ve hazzı tam olarak yaşayamazlar. Kötü bir şey olduğunda ise üzüntünün etkisi normal ölçülerinden çok daha fazla artarak kişiyi olduğundan daha fazla olumsuz etkiler, acı verir, zihnen yıpratır, bu durumda olan insan günlük normal hayatını devam ettirmekte zorluk çekmeye başlar.

3. ÇÖKÜNTÜ (Depresyon): Çöküntü duygusuna sebep olabilecek olaylar hayatın belli dönemlerinde her insanın yaşayabileceği üzücü ama normal durumlardır. Eğer kısa dönem devam ederek dozunda kalıp kalıcı hale dönüşmüyorsa bir zararı olmaz. Eğer günlerce etkisini sürdürüp, her geçen gün azalmaya başlaması gerekirken haftalarca, aylarca etkisini artırarak devam ediyorsa önemsemek ve tedbirler almayı gerektirebilir. İnsanın psikolojik durumu da belli dönemlerde bedendeki her bir azanın zayıflaması ve hastalanması gibi hastalanabilir, normal hayatını devam ettirebilmesi için yakın çevresinden bazı desteklere ihtiyaç duyar. Bu durumun inanç zayıflığı veya iman eksikliği gibi bir durumla ilişkilendirilmesi doğru değildir. Yaşanan olumsuz olaylar, yanlış yönetilen düşünce, duygu ve davranışların günlük hayatta çoğalması bazı zihni dengeleri doğal olarak olumsuz etkiler ve psikolojik rahatsızlıklara yol açabilir. Bu durumun insanlar tarafından önemsenmesi gerekir. Daha fazla büyüyerek olumsuz etkisinin artmaması için kendisinin veya çevresindeki kişiler erken önlemler almalıdır.

Çöküntü hali üzüntü, elem, keder, karamsarlık, umutsuzluk, sürekli yorgunluk, hafıza zayıflaması, kişinin daha önce zevk aldığı şeylerden uzaklaşmaya başlaması, hayattan tat alamamak, mutlu olamamak, yalnız kalma isteği, hiçbir şeye istek duymama, kimseye güvenememe gibi olumsuz etkileri olabilecek duygu ve durumları ortaya çıkarır.

KORKU (Fobi): Bir tehlike veya tehlike ihtimali karşısında duyulan kaygı, endişe, çekingenlik, rahat olamama, kendini işine verememe, üzüntü, olumsuzluk ihtimallerini büyütme, acı çekme gibi normal duyguları ortaya çıkarır. Korku uzun sürerek yoğunlaştığı takdirde eli ayağı tutmamak benzi solmak, dili tutulmak, terlemek, nefes alış hızının değişmesi, ağız kuruluğu, bedenin farklı bölgelerinde sebepsiz ağrı hissetme gibi durumlar ortaya çıkarabilir. Korku esnasında bedende salgılanan adrenalin hormonu sinyaller göndererek uyarı görevini yerine getirir. Uyarıda yoğunlaşma ve süreklilik dengenin bozulmasına, sebepsiz korku ve endişelerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

İnsanları özellikle çocukları eğitirken ve yönlendirirken korku duygusuna çok fazla başvurulması uzun vadede olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına sebep olur.

KIZGINLIK (Öfke): İnsanların hakkı olduğunu düşündüğü şeyi alamama, engellenme, dışlanma, değersizleştirilme, baskı-tehdit altında kalma, affedememe, yetersiz kalma gibi durumlarla karşılaştığında ortaya çıkmaya başlar. Kızgınlık duygusu yoğunlaştığında kişi iradesini doğru kullanmakta zorlanmaya başlar hatta düşünemeden kontrolsüzce davranışlar ortaya çıktığı takdirde büyük hatalar yapmasına sebebiyet verir. Genellikle kızgınlık duygusuna kapılan insan, kızdığı kişiden daha çok kendisine zarar verir. Eğer kızgınlık şiddeti fazla ve süresi çok uzun olursa zararlı etkileri de çok fazla olur. Bu durumda yorgunluk, sessizleşmek, mide ağrısı, mutsuzluk, iletişimden kaçınmak, tansiyon problemi, baş ve kalp ağrısı gibi olumsuz etkiler ortaya çıkarabilir.

Duygular insan hayatında belirleyici faktörlerdendir. Dolayısıyla duyguları manevi anlamda iyi değerlendirip Allah için sevmek, Allah için kızmak, Allah’ın rızasına uygun olarak kullanmak çok önemlidir. Bu anlamda bir problem yaşandığında duygusal yoğunluklara girmeden önce istişareler yapmak, çevremizde güzel dostlarımızın bulunması, onlarla dertleşmek, tavsiyelerini almak, bilgili ve tecrübeli kişiler ile paylaşımlarda bulunmak her insan için çok önemli ve faydalıdır. Terzi kendi söküğünü dikemez, mum dibine ışık vermez misali duygusal yoğunluk içerisinde bulunan insanlar doğru karar vermekte zorlanabilir, herkesin görebileceği bazı detayları görmekte ve anlamakta zorluklar çekebilir. Dolayısıyla her insan için çevresi ile istişareler yapmak, fikir danışmak hayatın her döneminde vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmelidir.

Olumsuz olabilecek duyguları dozunda, kararında kullanarak huzurlu olabilmeniz dileğiyle sağlıcakla kalınız…