Halil KILIÇ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı


إِذَا كَانَ أَوَّلُ لَيْلَةٍ مِنْ شَهْرِ رَمَضَانَ صُفِّدَتِ الشَّيَاطِينُ، وَمَرَدَةُ الجِنِّ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ، فَلَمْ يُفْتَحْ مِنْهَا بَابٌ، وَفُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجَنَّةِ، فَلَمْ يُغْلَقْ مِنْهَا بَابٌ، وَيُنَادِي مُنَادٍ:
 يَا بَاغِيَ الخَيْرِ أَقْبِلْ، وَيَا بَاغِيَ الشَّرِّ أَقْصِرْ، وَلِلَّهِ عُتَقَاءُ مِنَ النَّارِ، وَذَلكَ كُلُّ لَيْلَةٍ

“Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin şerli olanları zincire vurulur. Cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir münadi (melek) şöyle seslenir: ‘Ey hayır isteyen! İbadet ve kulluğa gel! Ey şer dileyen! Günahlarından vazgeç; Allah’ın (bu ayda) ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve ramazan boyunca her gece böyle devam eder." (Tirmizi, Savm, 1.)

Üç ayların girmesiyle birlikte “Allah’ım! Recep ve şaban aylarını bizim için bereketli eyle ve bizi ramazana ulaştır.” (Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat, IV, 189.) nebevi duasını dilimizden düşürmedik ve ramazan ayına ulaştık. Öncelikle rahmet ve mağfiretin sağanak sağanak yağdığı bu kutlu zaman dilimine bizleri bir kez daha ulaştırdığı için Yüce Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Ramazan, Kur’an ayıdır

Ramazan en başta, dünya ve ahiret saadetimiz için “doğru yol rehberi” (Bakara, 2/2.) olan Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı aydır. Ve bu kitap sıradan bir gecenin “bin aydan daha hayırlı” (Kadir, 97/3.); aylardan bir ay olan ramazanın “on bir ayın sultanı”; ot bitmez, kurak ve susuz bir şehir olan Mekke’nin “şehirlerin anası” (Enam, 6/92.) ve en önemlisi de Mekke’deki yetim Muhammed’in “âlemlere rahmet” (Enbiya, 21/107.) ve “son peygamber” (Ahzab, 33/40.) olmasını sağlayan yüce bir kitaptır. İşte bizler de -ramazan ayını bir fırsat bilerek- Kur’an’ın rehberliğiyle doğru yolu bulabilmek ve esfel-i safilin derekesinden kurtulup eşref-i mahlûkat derecesine erebilmek için Kur’an ile olan bağımızı gözden geçirmeli ve bu bağı güçlendirecek vesilelerin arayışında olmalıyız.

Ramazan, oruç ayıdır

Kur’an’ın indirilmeye başlandığı ramazan ayı ile oruç arasında dikkatleri celbeden bir ilişki vardır. Zira “İşte bu kitap; onda asla şüphe yoktur. O, muttakiler için bir rehberdir.” (Bakara, 2/2.) buyrulmak suretiyle ramazan ayında indirilmeye başlanan Kur’an’ın Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılıp yasaklarından hakkıyla sakınan muttakiler için bir yol rehberi olduğu vurgulanmaktadır. Oruçla ilgili ayette ise “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi muttaki olasınız diye sayılı günlerde oruç size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183.) buyrularak orucun en temel gayelerinden birinin kişiyi takvaya ulaştırmak olduğu ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kul, önce oruçla takva mertebesine ulaşıp muttakiler zümresine girecek; bu zümreye girdikten sonra da Kur’an-ı Kerim artık onu cennet menziline ulaştıracak bir yol rehberi olacaktır.

Ramazan, tövbe ve niyaz ayıdır

Yukarıdaki hadiste de ifade edildiği üzere ramazan ayı, şeytanların zincire vurulduğu, cehennem kapılarının kapatılıp cennet kapılarının açıldığı bir rahmet mevsimidir. Bu manevi atmosfer sebebiyle ramazan ayında Müslüman bir birey, kendisini hesaba çekmekte ve Rabbine daha bir iştiyakla kulluk yapmaktadır. Bunun aksine pek çok kişi de ramazanın feyiz ve bereketinden istifade etme noktasında gerekli hassasiyeti gösterememektedir. Bu minvalde hadiste geçen “şeytanların zincire vurulması” ifadesi bazı zihinlerde soru işaretine sebep olabilmekte ve “Ramazan ayında şeytanlar zincire vuruluyorsa insanlar neden hâlâ günah işlemektedirler?” gibi sorular sorulabilmektedir. Öncelikle bilinmelidir ki insanın günah işlemesine sadece şeytan sebep olmamaktadır. Nefsin de kişiyi günaha sürükleyen bir amil olduğu göz ardı edilmemelidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “…Nefse ve ona düzen verene; ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene… yemin olsun.” (Şems, 91/7-8.); “…Zira nefis daima kötülüğü emreder…” (Yusuf, 12/53.) gibi ayetler de bu hakikati göstermektedir. Aynı şekilde Nas suresinde Yüce Allah (c.c.), cinlerden olsun insanlardan olsun insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden kendisine sığınmamız gerektiğini bildirmiştir. (Nas, 114/1-6.) Buradan da anlaşılacağı üzere, şeytanlar bağlansa bile insanlar içerisinde şeytani vasıflara sahip olanlar günah işlenmesine sebep olabileceklerdir. Yine yılın on bir ayında sürekli şeytani arzu ve isteklere tabi olanlar ramazan ayında şeytanlar bağlı olsa bile alışkanlıkları dolayısıyla günah işlemeye devam edebileceklerdir. Öte yandan hadis âlimleri, hadiste zikri geçen ifadelerin hakiki veya mecazi manada anlaşılabileceğini söylemişlerdir. Hadisteki ifadeler hakiki manada anlaşıldığında, zincire vurulan şeytanların bütün şeytanlar değil onların büyükleri ve azgınları olduğu söylenebilir. Yahut zincire vurulan şeytanlar, her bir kişinin şeytanı değil de ramazan ayında kendisine çekidüzen veren ve kulluğunun gereğini yerine getirip başta oruç olmak üzere ibadetlerinin hakkını verenlerin şeytanlarıdır. Hadisin mecazi manada anlaşılması durumunda ise söz konusu ifadeden maksadın şu olduğu söylenebilir: Ramazan ayının manevi atmosferi sebebiyle insanlar oruçlarla, hatimlerle, namazlarla Rablerini daha çok hatırlarlar ve daha az günah işlerler. İşte bu tablo, âdeta şeytanların aciz düşüp ellerinin kollarının bağlandığının bir göstergesidir. Zira şeytanlar, Allah’a kulluktan uzaklaştırmak suretiyle insanların daha çok günah işlemeleri için çalışıp dururken Müslümanlar, ramazan ayında kulluğu zirvede yaşayarak şeytanları hayal kırıklığına uğratmaktadırlar.

Bu itibarla ramazanın rahmet yüklü yağmurlarından payına düşeni almak için Müslümana düşen, asli vazifesi olan kulluk görevini hatırlamak, içindeki şeytanı (nefsi) dizginleyerek ve dışındaki şeytanlardan da (kendisini günaha sevk eden ortam ve arkadaşlar) uzaklaşarak kendi şeytanını bizzat kendisi zincire vurmaktır. İşte bu şekilde davranıp şeytanını zincirlemeyi başaran mümin için cennetin kapıları ardına kadar açılmış ve cehennem kapıları da kapatılmış olacaktır.

Hadisten öğrendiklerimiz

1. Orucun, Kur’an’ın inmeye başladığı ay olan ramazanda emredilmesinin bir hikmeti de insanların takva mertebesine ulaşmaları için Kur’an’ın rehberliğinden daha fazla istifade etmelerini sağlamaktır.

2. Ramazan ayının manevi atmosferini fırsat bilen mümin; Kur’an, oruç, namaz, dua ve niyazlarla takva merdivenlerini yavaş yavaş tırmanırken şeytanlarını da -bir daha çözmemek üzere- zincirlemeyi ihmal etmemelidir.

Editör: Mehmet Çalışkan