Dr. Emine GÜMÜŞ BÖKE
Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İslam, sağlıklı insan, sağlıklı aile ve sağlıklı toplumu temel amaç edinmiştir. Bu yüzden dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunması İslam’ın beş asli ilkesi sayılmış; bunu sağlamaya yönelik olarak Kur’an ve sünnette birtakım emir ve yasaklar getirilmiştir. İslam’ın sarhoşluk veren, akli ve ruhi dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturan maddelerin kullanımını haram kılması ve bu alanda birtakım cezai müeyyideler koyarak insanları bunlardan uzak tutmaya çalışması böyle yüce bir anlam taşır. İslam’ın emir ve yasaklarındaki genel amaçlar dikkate alındığında, İslam’ın bu konudaki yasağının sadece şaraba veya belirli alkollü içkilere mahsus olmadığı, akli ve ruhi dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturup beynin işlevlerini etkileyen, kişinin irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü madde kullanımının da aynı yasak kapsamına girdiği görülür.  

Üzülerek ifade edelim ki günümüzde madde kullanımı ve bağımlılığı, tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya olduğu, gün geçtikçe artarak devam eden ve toplumsal düzene ağır hasar veren en önemli sorunların başında gelmektedir. Bağımlılık; kişinin zarar görmesine rağmen madde kullanımına devam etmesi, kullandığı maddeyi uzun süre bırakmaması, sürekli madde arayışı içinde olması, kullandığı maddeyi giderek arttırması ile karakterize edilen bir tablodur. Bağımlılık yapıcı madde ise beyin işlevlerini, tüm bedensel yapıları etkileyerek zamanla organ sistemlerinde kalıcı değişikliklere yol açan, ruhsal ve davranışsal sorunlar oluşturan, yaşam için gerekli olmayan, yapay sahte iyi oluş hâli ortaya çıkaran maddelerdir.  Bağımlılık yapıcı, uyuşturucu maddeler başta kişinin kendisinde olmak üzere, ailesinde ve toplumda ciddi yaralar oluşturmaktadır. Bağımlılık yapan madde (içki, sigara, uyuşturucu vs.); sorunlu bir çocuk ve ergenlik dönemi, başarısız bir öğrenim hayatı, düzensiz bir iş hayatı, ekonomik kayıp, sağlıksız bir hayat, sorunlu bir evlilik ve aile hayatı gibi bireysel ve toplumsal yaşamı olumsuz etkileyecek pek çok duruma sebep olmaktadır. Bununla birlikte bağımlı bireyin ilişkileri bozulmaya başlar ve kendini kontrol altında tutamaz. Aile sistemindeki bir bozulma aile üyelerindeki bozulmayı (duygusal, davranışsal vb.) beraberinde getirdiği gibi aile üyelerinden birinin bozulması aile sistemini de etkilemektedir. Aile sistemlerindeki bozulmalar da (bozuk işlev) toplumsal sistemin doğru işlememesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla madde kullanan birey, aile sistemi açısından ele alınmalıdır. Genelde madde kullanımına başlanması, kişinin ilk ailesi içindeyken olabileceği gibi daha sonra kendi kurduğu ailesinin içindeyken de olabilmektedir veya kişi madde kullanmaya başladıktan sonra evlenerek bu ailenin bir bağımlı bireyi olmasına neden olmaktadır. 

Madde kullanımına başlama nedenleri, kişilere göre değişse bile birtakım ortak noktalar bulunmaktadır. Bunlar; merak, en yakın arkadaşların kullanması, akran baskısı, madde kullanan bir grubun üyesi olmak, yetişkinlerin model alınması ve eğlenceli bulmak gibi hususlardır. Diğer taraftan, ergenlik döneminin özellikleri arasında bulunan benmerkezci anlayışın bir tezahürü olarak dikkat çekme, saygınlık kazanma, otoriteden öç alma gibi yaklaşımlar da madde kullanmaya başlama açısından etkili olabilmektedir. Bununla beraber bağımlılık yapan maddelerin kullanılmasında, ailenin rolü oldukça büyüktür. İnsanın; sevgi, saygı, değerli olma, kabul görme gibi birtakım ihtiyaçları vardır. Çocukların sağlıklı bir gelişim süreci yaşayabilmesi için birincil sosyal çevre olan ailede bu ihtiyaçların giderilmesi ve bireyin yeteneklerinin gelişmesi gerekir. Aile içinde bu doyumu yaşayamayan çocuk, gençlik yıllarında bunu ailenin dışında ve farklı nesnelerde aramaya başlar. Böylece madde ile tanışır ve yalancı doyumlarla yaşanamayan duygular ve ihtiyaçları karşılamaya çalışır.  

Aile ilişkileri, kişinin toplumsal yaşamının belirlenmesinde öncül bir rol oynar ve çocukların değerler sisteminin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Ebeveynler çocuklarına sorumluluklarının gelişmesini, kendilerini zarar verici davranışlardan korumalarını öğretmelidir ve bunu yaparken de onlara güvenli bir ortam sağlamalı, bazı sınırlamaları olduğunu da göstermelidir.  Anne babaların çocukları için madde bağımlılığıyla ilişkili bilinçli bir tutum geliştirmesini sağlamada yapacakları en önemli şey kendi davranışlarıyla örnek olmalarıdır. Aileler bir sorunla karşılaştıklarında ne şekilde çözümler üretiyorsa çocuklar da benzer sorunlarla karşılaştıklarında benzer çözümler üretmektedir. Örneğin, bir sorunla karşılaşan anne ya da baba bu sorunun çözümünde alkol kullanımına yöneliyorsa çocuk da rol model aldığı anne ve babanın davranışını gerçekleştirerek alkole yönelebilmektedir. 

Çocuklarının madde kullanımını öğrenen anne babalar öncelikle endişe ve paniğe kapılmadan hareket etmelidir. Sakin bir şekilde ve suçlayıcı bir tavır takınmadan davranmalıdır. Ayrıca, sorun görmezlikten gelinmemeli, durum gizlenmemeli ve davranışlar takip edilerek çözümü yönünde çareler aranmalıdır. Aile içerisinde duygusal ve sosyal etkileşim açısından başarılı bir çocukluk dönemi geçiren birey, ergenlik dönemi sorunlarını daha kolay çözmektedir. Anne babalar çocuklarıyla, küçüklük dönemlerinden itibaren yakın bir diyalog kurmalı ve ergenlik döneminde de bunu devam ettirmelidir. Zira çocuğa aşırı ve gereksiz disiplin uygulamak, çocuktan aşırı beklentiye girmek, ilgi, sevgi, anlayış ve şefkatin çocuğa yeterince aşılanamamış olması bireyin madde kullanmaya yönelmesinde önemli sebepler olarak gözlenmektedir. Yapılan araştırmalarda aile içi iletişim eksikliğinin olması, anne ve babadan birinin kaybı, baskıcı ve ilgisiz aile ortamı, parçalanmış boşanmış aileler ve aile içinde gencin model alabileceği birey/bireylerin bulunmaması vb. durumlarla madde kullanan gençlerin ailelerinde benzer özellikler olduğu tespit edilmiştir.

Toplumları derinden sarsan sayısız sorunların yaşandığı günümüzde, insanlık onuruna yakışır aydınlık geleceğin inşası için birey, aile ve toplum olarak hepimize ciddi görevler düşmektedir. Özellikle gençlerin fikir ve zihin dünyalarının sağlam inanç ve manevi değerlerle temellendirilmesi gerekir. Zira toplum; inançlı, ruhen ve bedenen sıhhatli ve dinamik gençlerle ayakta durur. Fikren ve bedenen olgun bir nesil, bir milletin dayanağıdır. Bu konuda ilk hareket aileden başlamalıdır. Çünkü aile toplumun temel taşı olmakla birlikte sağlıklı nesillerin yetişmesinde etkili bir rol oynamaktadır. 

Bir şekilde bağımlı duruma düşen bireylerin topluma yeniden kazandırılmaları, bilimsel yöntemlere tedavi ve rehabilite edilmeleri için imkân, fırsat ve donanımlı kurumların oluşturulması, etkili ve deneyimli profesyonellerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bağımlı bireylerle yapılacak mesleki uygulamalarda ailelerin de sürece dâhil edilerek bağımlı bireyin sosyal çevresinin de tedavi sürecine katılımının sağlanması gerekir. Makro düzeyde ise toplumun tüm katmanlarının bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi bağımlılıkla mücadele sürecini hızlandıracaktır.

Editör: Mehmet Çalışkan