Hocam kafama takıldı, İblis’in meleklerden olduğu ve Hz. Âdem’e secde etmediği için kovulduğu söylenir. Acaba İblis melek midir? Eğer melekse o zaman melekler de Allah’a isyan edebilirler mi?

Soru böyle kurgulanırsa cevap da bu şekilde çıkar. Öğrenmek için soruyu net ve temelden sormak gerekir. Burada öncelikli soru İblis’in ne olduğu veya en azından melek olup olmadığıdır.

Tamam hocam, oradan başlayalım İblis melek midir?

Hz. Adem’le ilgili kıssalara bakıldığında meleklerin ve İblis’in keskin bir şekilde ayrıştığı görülür. Ayrışma noktası isyan edip etmemedir. Melekler itaat ederken İblis tam aksine isyanı seçmiştir. Nitekim meleklerin itaati ve teslimiyeti insanın yaratılış sürecinde açıkça görülmüştür. Meleklerin anlayamadıkları veya kendilerinde olmayan insanın “kan dökücü ve bozguncu” sıfatlarını sorduklarında Yüce Allah Hz. Âdem’e isimleri öğretmişti.  Hz. Âdem’in isimleri bilme veya isimlendirme kabiliyetiyle bir adım öne geçtiğini gördüklerinde melekler Yüce Allah’ı tenzih ederek “Bizim senin bildirdiğinden başka bilgimiz yoktur.” diyerek itirafta bulunmuşlar ve teslimiyet göstermişlerdi. Demek ki meleklerin yapısında itaat ve teslimiyet esastır. (Bakara, 2/30-34.)

İblis bunları göremedi mi?

Bakmakla görmek, bilmekle farkına varmak ayrı şeylerdir. İblis kibrine ve kinine yenik düştü, baktı ama göremedi, biliyordu ama farkına varamadı, yani hayır ve şerri ayırt edemedi.

Bu söylediklerinizi biraz açsak.

Görmek için gözü perdelememek, sınırlandırmamak ve çok yönlü dikkati kaybetmemek önemlidir. Farkına varmak için ise bilinçli olmak, bilgiyi doğru kullanmak, çeldiricilerden arınmış ve ön yargısız olmak gerekir. İblis’te bunlar yoktu ve o yüzden gerçeği göremedi. 

Nasıl yani?

Yüce Allah “Âdem’e secde edin.” diye emir verdi. Bu, Allah’tan gelen bir talimattı. Melekler talimatı yerine getirdi, İblis ise getirmedi, üstelik büyüklük tasladı. Yüce Allah, İblis’e sordu: “Ben emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan şey nedir?” İblis cevap verdi: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten onu topraktan yarattın.” (Bakara, 2/34; Araf, 7/11-12.) Burada İblis’in görmesi gereken Allah’ın emriydi. Fakat o dikkatini Hz. Âdem’e odaklamış ve onunla kendisi arasında karşılaştırma yapmaya yoğunlaşmıştı. Bu da onu üstünlük ön yargısına götürmüş, bakışını sınırlandırmış, bilgisini doğru kullanmasını engellemişti; sonuçta Allah’ın emrine uymayı değil, isyanı tercih etmişti. Nitekim Yüce Allah ona “emrini neden yerine getirmediğini” soruyor. Sorunun içinde Hz. Âdem geçmiyor. Demek ki esas olan Hz. Âdem değil, ilahi emirdir. İblis ise kininin ve kibrinin aklını bürümesinden dolayı soruyu dahi anlayamıyor ve Hz. Âdem’e odaklanmaya devam ediyor. Sonrası tam bir ırkçılık. Çünkü o yaratılış kökenlerine yoğunlaşmış ve bunlardan hareketle kendisinin daha hayırlı olduğu yanlış sonucuna ulaşmıştır.

Buradan ne anlamalıyız?

Bu olay bir yönüyle İblis’in yaratılış maddesi farkını anlatıyor diğer yönüyle ise İblis’in isyan etmeye yatkın tarafını bildiriyor. İşte onun bu iki yönü meleklerden farkını ortaya koyuyor. 

Bizim esas sorumuz da buydu.

Doğru ama adım adım gidelim ki konuyu iyi temellendirelim. Dikkat edilirse Hz. Âdem’e secde olayında emrin muhatabı melekler ve İblis. Melekler emre uyarken İblis isyanı seçiyor. Böylece meleklerle İblis ayrışmış oluyorlar. Demek ki İblis meleklerden değil. Zaten biz meleklerin Allah’ın bildirdiklerinin ve emirlerinin dışına çıkmadıklarını biliyoruz. Nitekim yukarıda geçtiği gibi meleklerin “Senin bildirdiğinin dışında bizim bir bilgimiz yoktur.” diye itiraf etmeleriyle “Melekler asla Allah’a isyan etmezler, sadece Allah’ın emrini yerine getirirler” (Tahrim, 66/6.) ayetleri tam da bu gerçeği bildirmektedir. Onların secde emrini derhâl yerine getirmeleri de bu iki ayetle uyumludur. İblis’in mensup olduğu cinlere gelince onların Kur’an’da geçen “Bizden Müslüman olanlar olduğu gibi hak yoldan sapanlar da vardır.” (Cin, 72/14.) sözleri, onların da insanlar gibi hak yolu tutanlarının yanında isyan edip yanlış yolda gidenlerinin olduğunu gösteriyor. Zaten aynı surede “Bizim sefihimiz yani İblis meğer Allah hakkında gerçek dışı şeyler söylüyormuş.” (Cin, 72/4.)  sözleri de cinlerin meleklerden yapısal olarak farkını bildirdiği gibi İblis’in cinlerden olduğuna işaret ediyor. 

İblisin cinlerden olduğuna dair daha açık ifade yok mu?

Tabii ki var. Kehf suresinde Yüce Allah açıkça “O cinlerdendi ve Rabbinin emrinden saptı.” (Kehf, 18/50.) bilgisinin yanında onun zürriyetinin yani kendinden sonra gelecek neslinin bulunduğunu haber vermiştir.

Peki, neden Hz. Âdem’e secde emrinde melekler ve İblis denilmiyor da sadece melekler deniliyor?

Burada çoğunluk hesaba katılıyor. Söz gelimi bir okulda yapılan toplantıda müdürün öğrencilere yönelik “Arkadaşlar, okul ve civarında sigara içilmeyecek!” talimatı öğrencileri bağladığı gibi öğretmen, idareci ve memurları da bağlar. Okulda çoğunluğu öğrenciler oluşturduğu için bu talimatın onlara yönelik söylenmiş olması diğerlerinin kapsam dışında olduğunu göstermez. Bir memurun çıkıp ben öğrenci değilim, talimat beni kapsamıyor demesi, yanlış anlamadan başka bir şey ifade etmez.

O takdirde İblis meleklerin tam zıddı olarak mı yaratılmıştır?

Hayır. İblis ve nesli insan gibi hem iyiyi hem de kötüyü yapabilecek bir donanımda yaratılmıştır. Bu yüzden onların da iyi şeyleri yapma ve kötülüklerden kaçınma gibi yükümlülükleri vardır. Zaten yukarıdaki ayette “Bizden Müslüman olanlar olduğu gibi hak yoldan sapanlar da vardır.” ifadesi bunu gösterir. Yani İblis’in neslinden gelip de onun gibi davranmayan cinler de bulunmaktadır. 

İblis’in kendisi neden iyi olmaya yönelmemiş?

Baktığınızda, kötülük yapan birçok insanın yaptığının kötü olduğunu bildiğini görürsünüz. Ama onların kötülükten dönmelerini engelleyen şey maddi çıkarları, kibirleri, kin ve nefretleridir. Bir nevi aldanmışlık sarhoşluğu içine girmeleridir. Nitekim Yüce Allah Kur’an’ın birçok yerinde İblis’in kibrinden, insana yönelik kininden ve aldanmışlık sarhoşluğundan bahseder. (Bakara, 2/34; Enam, 6/112; Araf, 7/16; Taha, 20/117.)

Yani İblis, Hz. Âdem ve Hz. Havva gibi pişmanlık duyup tövbe etseydi affedilir miydi?

Tabi ki affedilirdi. Zaten Yüce Allah ona af kapısını da göstermiştir. Ama o inatla ve ısrarla yanlış öncüllerden yola çıkarak yanlış sonuçlara ulaşmıştır. Daha açık ifadeyle yaratılış maddesinden yola çıkarak büyüklük duygusuna kapılmış ve kendisini yaratan Rabbinin emrini görmezden gelmiştir. Hz. Âdem ve nesline yönelik beslediği kin ve nefret onu sapkınlığın dibine çekmiştir. Nitekim Müslüman olan cinlerin ona yönelik “aklını kullanmayan” anlamına gelen “sefih” demeleri de bunu gösteriyor. Aklını kullanmak demek doğru öncülleri tespit etmek, ön yargısız, kin ve nefretten uzak değerlendirme yapabilmektir. İblis bunu yapmadığından kendisini isyanın içine hapsetmiş ve sefih konumuna indirgemiştir. Ancak yukarıda geçtiği gibi onun neslinden gelip de doğru yolu bulanların olduğu Kur’an’da bildirilmiştir. 

Öyleyse insan, cin ve melek arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da var.

Çok doğru. Yükümlü olmak bakımından insanlarla cinler eşittir. “Ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56.) ayeti tam da bu gerçeği dile getirir. Aradaki fark cinlerin görünmemeleridir. Bu yönleriyle de cinler meleklere benzerler. Sonuç olarak cinler ateşten yaratılmış, Yüce Allah’ın ilahi emir ve yasaklarıyla yükümlü tutulmuş, mahşer günü hesaba çekilecek olan görünmeyen varlıklardır. Melekler ise Yüce Allah’ı sürekli tespih ve hamdeden, emirlerinin dışına çıkmayan, Allah’ın bildirdiğinden başka bilgisi bulunmayan nurdan yaratılmış, görünmeyen varlıklardır.

Editör: Mehmet Çalışkan