Ayşe Nur ÖZKAN
İstanbul Kadıköy Vaizi

“Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru adında bir ressamın, öğrencisine verdiği hayat dersini hatırlar mısınız?

Ranga, genç ressamlar yetiştiren ünü pek çok şehre yayılmış bir ressamdır. Bir gün bu ressamın öğrencisi eğitimini tamamlar, son resmini yapar ve değerlendirmesi için hocasının yanına gider. Hocası resme bakar ve şöyle der: “Sen artık büyük bir ressamsın. Resmini halk değerlendirsin. Bu resmi al, şehrin kalabalık bir meydanına as. Yanına da bir kırmızı kalem ile şu yazıyı bırak: Lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı koyunuz.”

Öğrenci söyleneni yapar ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görür ki emeğini ve yüreğini ortaya koyarak yaptığı tablo, kırmızı çarpılarla doldurulmuş. Öğrenci buna çok üzülür. Tabloyu alır ve hocasına götürür.

Hocası öğrencisine üzülmemesini, aynı resmi yeniden yapıp yanına da yağlı boya ve fırça ile birlikte şu yazıyı bırakmasını söyler: “Lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltiniz.”

Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmak için gittiğinde tabloya kimsenin dokunmamış olduğunu görür. Bu duruma çok sevinerek hocasının yanına koşar. Tecrübeli ressam, öğrencisine şöyle der: “Sen ilk seferde belki de hayatında hiç resim yapamayan insanlara fırsat verdin ve acımasız eleştiriler ile karşılaştın. Bu duruma çok üzüldün. İkinci sefer ise hataların düzeltilmesini istedin. Oysa kimse onu düzeltmeye cesaret edemedi. Çarpı koymak, beğenmemek, karalamak, kolaydır.” 

Eleştirmek kolaydır

Büyük bir heyecanla hazırladığınız projenin, bitirdiğiniz çalışmanın ya da en basitinden yaptığınız bir yemeğin acımasızca eleştirildiği, değersizleştirildiği anlar yaşadınız mı? 

Eleştirmek ya da eleştiriye maruz kalmak günlük hayatın içerisinde hepimizin karşılaşabileceği bir durumdur. Hakikati ortaya çıkarmak adına hiçbir zaman terk edemeyeceğimiz bir uygulamadır aynı zamanda. Kur’an-ı Kerim’de yanlış hareketler kim tarafından yapılırsa yapılsın aidiyet ve inancına bakılmaksızın mutlaka eleştirilmiş ya da kınanmıştır. Peygamber Efendimiz de bu sorumluluğu, gereken her durumda muhatabını kırmadan en güzel şekilde yerine getirmiştir. “Emr-i bil’maruf nehy-i anil’münker” ayetine muhatap olduğumuzu hatırladığımızda biz de eleştirme ve eleştiriye maruz kalma gerçeğinden kaçamayız. Bu sebeple usulüne uygun edep sınırları içerisinde ibadet bilinci ile yeni bir eleştiri ahlakı geliştirmek hepimizin sorumlulukları arasında yer alır.

Eleştirme becerisi bir sanattır

Ahlaki ilkeler doğrultusunda karşımızdaki kişiyi kırmadan, incitmeden eleştiri yapabilme becerisini kazanmak hem bir ibadet hem de değerli bir erdemdir. Edebe uygun eleştiri, bir heykeltıraşın eserine zarar gelmesin diye yaptığı ince dokunuşları özenle seçmesi gibi hassasiyet gerektirir. Kullanacağımız kelimeleri ve ses tonumuzu dikkatle seçtiğimizde ortaya bir şaheser çıkarabilir, arzu ettiğimiz sonuçlara ulaşabiliriz. Zarafetten uzak, nefsî çıkarların, bencil davranışların hâkim olduğu eleştiriler, kin ve nefretin artmasına, düşmanca davranışların çoğalmasına sebep olur. 

Eleştirmeye başlamadan önce kendimize sormamız gereken sorular var

“Bir kişi hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun mokasenleriyle yürü!” uyarısında bulunur Kızılderililer. Yargılamadan önce muhatabımızın içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışmak bizi olumsuz sonuçlardan korur. 

Unutmayalım eleştirimizin amacı narsist yönlerimizi besleyip egomuzu rahatlatmak değil, olumlu sonuçlar almaktır. Eleştirilerimize rağmen karşı tarafta hiçbir değişiklik gerçekleşmiyorsa yeni yöntemlere ihtiyacımız var demektir. 

Eleştiri anında dikkat etmemiz gerekenler

İlham veren, yol gösteren, yapıcı ve olumlu ifadeler içeren her eleştiri değerlidir. Peygamber Efendimizin olumsuzluklar karşısında kullandığı dil, takındığı tavır bize yapıcı eleştirinin nasıl olması gerektiği hakkında bilgi verir. Onun eleştirilerinde kınama, tahkir etme ve aşağılama gibi tutumlara hiçbir zaman rastlamayız. “Bazılarına ne oluyor ki şöyle şöyle yapıyorlar?”, “…sizin hayırlınız değildir!”, “…bizden değildir!” gibi cümlelerle toplum içerisinde isim vermeden genel ifadeler kullanarak yaptığı eleştiriler, kötü davranışın onaylanmadığını açık bir şekilde ortaya koyan durumlardır.

Yargılayıcı, subjektif, şahsiyeti merkeze alan, hedefe yönelik olmayan eleştiri yıkıcı eleştiridir. Bu gibi tutumlar değişim ve gelişim için gerekli motivasyona engel olur. 

Yıkıcı eleştirilere maruz kaldığımız zaman zihnimize bir filtre koymamız gerekebilir. “Sen zaten anlamazsın, beceriksizin tekisin.” gibi cümlelerle gerçekleştirilen eleştiriler, geliştiren değil benliğimize zarar veren eleştirilerdir. Yapıcı eleştirileri dikkate almak ama yıkıcı eleştiriler söz konusu olduğunda kendimizi korumak, hem manevi gelişimimiz hem de psikolojik sağlığımız için oldukça önemlidir. 

Sakin ol dostum!

Yıkıcı eleştiriye maruz kaldığımızda karşı tarafın sözünün bitmesini beklemeden savunmaya geçmek, el yüz hareketleri yapmak eleştirilerin artarak devam etmesine sebep olabilir. Böyle durumlarda ayet ve hadislerin rehberliğinde kendimize sakin olmayı telkin edebilmek çok büyük bir başarıdır. 

Huneyn günü ganimetlerin Allah’ın rızası dışında dağıtıldığını dile getiren bir kişinin sözü Peygamberimize iletilince: “Allah Musa’ya rahmet etsin, ona bundan daha kötü sözlerle eziyet edildiği hâlde o sabretmişti.” cümlesiyle kendisini kontrol etmesi haksız yere eleştirildiğimizde sükûnetimizi koruyabilmemiz için hatırlamamız gereken güzel bir örnektir. 

Eleştiriler şahsileştirilmeye başlanınca ego savaşlarına dönüşür. Bu gibi durumlarda rol modellerimizi hatırlayarak sakin kalabilmek bizi güzel ahlaka ulaştırır. 

İnsanlar eleştiri ister ama duymak istedikleri övgüdür

“Herkesin boynunda görünmez bir levha vardır. Üzerinde ‘Bana kendimi önemli hissettir.’ yazar, insanlarla çalışırken bu mesajı asla unutmayın.” der eğitimciler. Değerli hissetmek, etrafımızdaki kişilerin onayını almak, başkasının gözünde önemli olduğumuzu bilmek psikolojik ihtiyaçlarımız içinde yer alır. Bu gerçeğin farkında olan kişiler eleştirilerini yaparken karşısındaki kişinin olumlu yönlerini ortaya koyan cümleleri kullanmayı önemser. 

Eleştiriden kaçamayız

Her zaman eleştiriye maruz kalabiliriz. Kendimizden emin olduğumuz durumlar söz konusu olsa bile karşımızda bizi eleştirmek isteyen biri varsa bu durumu engellememiz zordur. İlginç olan şudur ki bazı kişiler eleştirileri hiç umursamazken bazıları da kendisine dünyayı zindan edebilir. Eğer eleştiriler normal hayatımızı sürdürmeyi engelleyecek boyutta zihnimizi meşgul etmeye başlarsa önümüzde iki seçenek olduğunu unutmamalıyız: “Eleştiriler ya doğrudur ya da yanlış.” 
Söylenilenler doğru ise bize kendimizi düzeltmek düşer. Eğer yanlışsa onlara takılı kalmadan Rabbimizin rızasını kazanmak için çalışmak en güzeli. İmam Şa’bi’nin kendisine ağır sözlerle ithamda bulunanlara söylediği söz bize bu konuda ne güzel bir örnek:

“Sen doğruysan Allah beni affetsin, eğer yalancıysan Allah seni affetsin.”

Editör: Mehmet Çalışkan