Prof. Dr. Osman DEMİR
Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi 

Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel adlı eserinde işlediği mankurt figürü, insanın canice bir yöntemle ve aklen işgal edilerek bilinçsiz bir köle hâline getirilişinin en uç örneği olarak göze çarpmaktadır. Bartol’un Alamut Kalesi ise Hasan Sabbah’ın müritlerini yalancı bir cennetle motive edip cana kastedebilecek fedailere dönüştürmesini dramatik bir şekilde anlatır. Benzer konuyu ele alan pek çok film de insan idrakinin en başta politik ve ideolojik hedefler yönünde manipüle edilişini başarılı biçimde aktarırlar. Mesela, 2004 yılında tekrar beyaz perdeye aktarılan Mançuryalı Aday (Manchurian Candidate), zihin kontrolü ve belli amaçlar yönünde belleğin ele geçirilişini gösteren etkili bir kurgudur. Körfez Savaşı sırasında tutsaklara tatbik edilen beyin yıkama yöntemlerini vurgulayan ve bunun politik bir hedef için kullanımına odaklanan film, tıp dünyasında zihin kontrolünün geldiği son teknolojiyi yansıtması bakımından da ilgi çekicidir.

Zihin kontrolü; beyin yıkama, etki altına alma, algı yönetimi, yönlendirme, propaganda, manipülasyon, sihir, hipnoz vb. çeşitli isimlerle anılsa da esasında gerek fertleri gerekse kitleleri belli bir hedef için güdüleme, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Etkili olma, gücü devşirme ve kullanma, kendini önemli hissetme, asimilasyon ve başkalarına hükmetme gibi hedefler var oldukça -yöntemi ve tarafı değişse de- bu eğilim varlığını sürdürecektir. Ancak geçmişte daha çok söz ve fiil ile görece ilkel bir şekilde yapılan bu yöntem, günümüzde teknolojinin de işe karışmasıyla tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Bugün zihin kontrolü en yaygın ve etkili biçimde sosyal medya ve iletişim araçları üzerinden yapılsa da bilinen ya da bilinmeyen (mk-ultra ve monarch projeleri gibi) pek çok yolu vardır. Sosyal mecrada ziyaret ettiğiniz siteler ya da aradığınız ürünler bir veriye dönüşmekte ve çevrim içi gezilerde zihninizi ticari ürünlere yönelten bir unsur hâline gelebilmektedir. İzlediğiniz bir görüntüde, gerek 25. kare uygulaması gerekse trans oluşturan ifade ve sözcükler, zihninize bazı önerme ya da ürünleri yerleştirme amacı taşımaktadır. Esasında reklam ya da pazarlama denilen faaliyetler, hedef kitleyi, ürünle buluşturma yönünde etkilemek üzerine kuruludur. Bu doğrultuda sırf ticari ya da ideolojik amaçlarla belli içerik, marka ya da değerler, sıra dışı tekniklerle bilince aktarılabilir. Nitekim kitlesel bir hipnoz kutusu olan televizyonun reklam kuşakları ya da yaygın marketlerin raf düzeninden müzik seçimine ürün yerleştirme usulleri sayesinde bu uyarıcı telkin ya da sübliminal mesajlar, insanı bir tüketim kobayına rahatlıkla çevirmektedir. Nihayetinde mesele, beynin yüksek ya da düşük frekanslı mesajlar yoluyla etkilenmesi ve asıl işlevi olan düşünme, eleştiri, analiz ve farkına varma gibi işlevlerini ihmal eder hâle gelmesidir.

Zihin kontrolünden tümüyle kurtulmanın bir yolu olduğundan emin değilim. Zira insanlar arası ilişkiler bir yönüyle etki ve etkilenme denkleminde yürüdüğü için ister istemez bazı baskın bünyeler, diğerlerinin üzerinde bir otorite kuracaklardır. Bu realite bir noktaya kadar doğal ve meşru da sayılabilir. Ancak bu tesirin kişinin iradesini ipotek altına alması, onu kişisel/örgütsel çıkarlar yönünde yanlış ve hatalı işlere sevk etmesi ise kabul edilemez. Dinî açıdan da fert olmayı engelleyen, pürtaklit ve bilinçsiz takibe yönelten, aklı devre dışı bırakan ve böylece yanlış inanç ve ideolojilere kapı aralayan bir modelin kabulü söz konusu olamaz.

İslam dinine göre sahih bir inanç, zihnin özgürleştirilmesi, olumsuz etki ve telkinlerden uzak tutulmasıyla sağlanabilir. Bu da ancak kendilik bilincine sahip bir fert olmakla başarılan bir husustur. Nitekim insan için vazgeçilmez olan dinî-ahlaki davranışın temeli, kendini (nefsini) yönetme becerisi kazanması yani tedbir-i ferttir. Bu kontrolü sağlayan, ruhen ve bedenen sorumlu varlıklar (akil ve baliğ), sahih bir aile ve toplum oluşturabilir. İnsanın öz kontrol ve yönetimi ise aile ve toplumdan istifade ile fıtri özelliklerin harici olumsuz tesirlerden en az etkilenecek şekilde geliştirilmesi ile gerçekleşmektedir. Burada öncelikle bireyin inşası gelir ve konu, şimdi ayrıntılı ele alınamayacak kadar karışıktır. Şu kadar söylenebilir ki bilincin ya da zihnin ipotek altına alınmasının en etkili panzehri, kişinin yanlış ve doğru arasında sağlıklı bir tercih yapmasını sağlayan özgürlük ile bunun doğru ifadesi olan irade eğitimidir. Ayet ve hadislerde, insanın dinî ve ahlaki sorumluluğunun vurgulanması, bu yönde cüzi de olsa bir serbestiyetin tanımlanması, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğine atıf yapılması vb. hususlar da buna yöneliktir. İslam açısından ilahi emir ve yasaklara muhatap olan bir kişide öncelikle olması gereken vasıf, “ferdiyet”tir. Bu ise kendini tanımak, görev ve sorumluluklarını bilmek, eylemlerini özgür bir bilinç ve hesap verebilme şuuru içinde gerçekleştirmektir. Bu yönde cebir ve özgürlük arasında nefsin dizginlemesi ve bunun için de bilgi, güç ve iradeye sahip olunması gerekmektedir.

Çeşitli şekillerde kendini gösteren beyin kontrolünden kurtulmanın yüzde yüz başarı vadeden bir yolu olmasa da en azından etkisini azaltan/kıran ve farkındalık oluşturan aşağıdaki şekilde bazı önlemler almak söz konusu olabilir:

1-    Öncelikle daha çok görsel ya da sanal iletişim araçları üzerinden sökün eden kontrol dalgalarını ya da beyin yıkama metotlarını bilmek faydalı olacaktır. Bilgi ve onun meleke hâline gelmesi olan bilinç, belli bir ikaz seviyesi oluşturacağı ve süzgeç görevi ifa edeceği için kişiyi her daim tetikte ve zinde tutacaktır. 

2-    Bir medya okuryazarlığı da ilk maddede belirtilen farkındalığı takip etmek açısından faydalıdır. Bu çerçevede, televizyon, akıllı telefon ve sanal alanın diğer unsurlarıyla olan ilişkiyi, verimlilik esasına göre optimal seviyede tutmak gerekir. Bu araçlardan yeterince istifade ederken zihnimizi bloke edecek ve şekillendirecek enstrümanlarla araya ciddi bir mesafe konulmalıdır. Bu anlamda yer yer bir tür sosyal medya arınması hem hayırlı işlere zaman ayırma imkânı sunacak hem de bu zararlı etkenlere maruz kalma ihtimalini sınırlı hâle getirecektir. Gazali, nefis terbiyesinin üç yolu olduğunu söyler; az konuşmak, az uyumak ve az yemek… Bugün bu maddelere, “sosyal mecrada az dolaşmayı” da rahatça ekleyebiliriz. 

3-    İnsanları olumlu ya da olumsuz durumlara sevk eden temel etken, alışkanlıklardır. Tek tek eylemlerin nefiste yerleşik bir melekeye/heyete dönüşmesiyle kazanılan bu kalıplar kaderimizi belirler. Zamanla huy hâline gelen bu yapıları düzeltmenin bir yolu ise onu başka bir huyla dengelemektir. İnce ve derin düşünmeye fırsat verecek eserlerle muhatap olmak, az okuyup çok düşünmek, dost ve arkadaşlarla anı paylaşmak, sohbet iklimini diri tutmak, doğada daha fazla vakit geçirmek, dinî metinlerin insana huzur veren ikliminde dolaşmak da aynı biçimde etkili olacaktır.

4-    Zihni her daim canlı tutmak ve bunun sonucunda bilgi ve fikir sahibi olmaya çalışmak; muhasebe ilkesi sayesinde dönem dönem kendimizi gözden geçirmek ve zihnî durumu denetlemek de önemlidir. Putperestliğin kaynağı olan aklı donuklaştırıp düşünceyi gerektiği ölçüde ve doğru bir biçimde işletmemektir. Bazı kişileri ya da düşünceleri sevebiliriz ancak onlara aklımızı verme ve emanet etme konusunda son derece çekimser davranmak gerekir. Akıl, yüce Allah’ın bir nimetidir bir başkasının etkisine açık hâle gelmeden önce, kendi yetkinliğini kazanmalıdır; bu bağlamda bencil olmadan sencil olmak söz konusu değildir.

Hâsılı bir mümin açısından, başkasını kandırmak ya da olumsuz etkilemek kadar “sürekli” ve “art arda” kandırılmak ve olumsuz kontrol ile telkine açık hâle gelmek de hatalıdır. Aklı başında bir mümin aynı delikten/yerden iki kere sokulmaz. Bu sebeple, kitlesel bir algı yönetimi ve manipülasyon vasıtası hâline gelen çeşitli yol ve kanallara karşı bugün, dinlediğimiz ve izlediğimiz şeyleri akli süzgeçten geçirmek gerekmektedir. Bir şeyi gerçek olarak algılatmaya yönelik çabalara karşı koymanın yegâne yolu, bir şeyin gerçekliğini farklı yönden anlama imkânı verecek olan; basar ve basîrettir. (Bu konuya psikolojik açıdan yaklaşan güncel bir çalışma için bk. Mücahit Gültekin, Algı ve Manipülasyon: Kanmanın ve Kandırmacanın Psikolojisi, İstanbul: Pınar Yayınları, 2020.)

Editör: Mehmet Çalışkan