Söyleşi: Mahir KILINÇ

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde hayata dokunmayı hedefleyen bir ekip olarak yola çıktınız. Öncelikle bu ekip ruhunu nasıl yakaladınız ve birbirinize ne şekilde destek oldunuz?

Her şeyden önce ben değil biz diyerek yola koyulduk ve ekip başarısını hedefledik. Bazen birimiz hepimiz için bazen de hepimiz birimiz için çabaladık. Fatma Demir, Fatma Savcı, Emel Bayındır ve Semiha Keleş hocalarımızla aynı çatı altında, ortak hedeflere yürüyerek, sorumluluk alarak, elimizden gelen tüm fedakârlığı göstererek birbirimize destek olmaya çalıştık. Hepsinden önemlisi vazifemizi ve birbirimizi sevdik, farklılıklarımızı kıymet bildik. Hani, Emerson Fosdick’in ekip ruhunu anlatan bir teşbihi vardır: “Yaprağa soruyoruz: ‘Kendi kendince tamam mısın?’ Yaprak cevap veriyor: ‘Hayır benim hayatım dallardadır.’ Dala soruyoruz ve dal diyor ki ‘Hayır benim hayatım köktekidir.’ Köke soruyoruz, cevap veriyor: ‘Benim hayatım gövdede, dallarda ve yapraklardadır, dallardaki yaprakları koparırsanız ben ölürüm.’” Sanırım bu anlatımdan sonra fazlaca da söze hacet yok.

Hayatın farklı alanlarına dokunmaya çalıştığınız projelerden ve bunların hangi amaca hizmet ettiğinden kısaca bahsedebilir misiniz?

Tam da ifade ettiğiniz gibi hareket noktamız, herkesin aynı gök kubbenin altında bambaşka hayatlar ve imtihanlar yaşadığı hakikatiydi. Heyecanla ve gayretle istişare için toplandığımız ilk günlerde Semiha hocamızın fikriyle “Asırlık Çınarlardan Ömürlük Nasihatler” alalım dedik ve 80 yaş üstü büyüklerimizin engin tecrübelerinden hem gençler hem yeni evli çiftler faydalansın, aynı zamanda pandemi sürecinde yalnızlaşan bu büyüklerimizi de unutmayıp bize bıraktıkları sözlü mirasın kıymetini bildiğimizi kendilerine hissettirelim istedik. Hoca hanımların da katkılarıyla ulaşabildiğimiz büyüklerimizle kısa röportajlar yaptık ve projenin sonunda kendileriyle buluşup plaket ve hediyelerini takdim ettik. 

Diğer projemiz “İlim Yolcusu Hafız Annesi” oldu. Hafızlarımızı düzenli olarak ziyaret eden Fatma Savcı hocamızın teklifiyle hafızlık yolculuğuna çıkmış pırıl pırıl gençlerimizin, onlar vesilesiyle taç giyecek annelerini de bu yolculuğa katalım istedik.  Kendileriyle tanışıp buluşup haftalık dersler yaparak evlatlarıyla ilim yolunda birlikteliklerini artırmak, aynı zamanda en değerli emanetleri olan evlatlarını teslim ettikleri müftülüğümüzle de sıkı bağlar kurmalarını sağlamak istedik. 

Yine bir gün İşitme Engelli Kur’an kursu hocamız Arzu Geloğlu’nun fikriyle çıktığımız yolda “Dayanışma Var Engel Yok” dedik. Evet, dayanışma varsa engel yoktu ve bizler işitme engeli olan 25 ailemize aile eğitim seminerleri yaptık. Online olarak yaptığımız bu seminerlerde eşiyle yan yana oturup aynı ekranda göz kırpmadan bizi dinleyen bu çok kıymetli ailelerimizle seminerler sonrası önce belge takdimi programında, ardından da kahvaltı programında buluştuk. 
Gençlik koordinatörlüğü ile ortak yürüttüğümüz “Çamyolu’nda Huzurlu Aile Bilinçli Gençlik” projemizi de ilçe müftümüz Hamit Albayrak’ın teşviki ile şekillendirdik.  Genel olarak Roman kardeşlerimizin yaşadığı Çamyolu Mahallesi’nde anne ve babalara ayrı ayrı aile eğitimleri, gençlere değerler eğitimi olmak üzere ailenin her ferdini kuşatacak şekilde seminerler yaptık. Cumanın bereketiyle gittiğimiz mahallede Roman kardeşlerimizin misafirperverlikleri ve neşeleri bizi sarıp sarmaladı. Canıgönülden teşekkürler hepsine...

Özellikle “Anne Kız Birlikteyiz” adlı projeniz dikkat çekici. Bu projeyle neyi amaçladınız?

Semiha hocamızın gayretleriyle hayat buldu “Anne Kız Birlikteyiz” projesi. Biz bu projemizde de gençlik ve aileyi ayrı düşünmedik. Gençlik koordinatörü Fatma Demir hocamızla hep birlikte çalışmayı önceledik. İki birim bir olduk, birlik olduk. Ekip derken aslında hep bunu kastettik. Ayrıca Kur’an kursu hocalarımızın da her hafta desteğini alarak vazife dağılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu projede de amacımız, günümüzde uzaklaşmaya başlayan anneler ve kızlarını değerlerde ve sanatta buluşturmaktı. Her hafta konak misali bir ortamda buluştuk. Önce değerlerimizi konuştuk, gönülden gönüle yol bulduk. Ardından her hafta farklı hocalarla sanatsal etkinlikler yaptık. Örneğin önce irade yönetimi dedik, ardından ilmek ilmek makrome yaptık. Bir başka hafta duygu yönetimi dedik ardından tezhip; başka bir hafta ihtiyaç yönetimi dedik, takılarımızı kendimiz yaptık ve daha birçok şey... Son haftamızda da güzel bir fasılla birlikteliğimizi taçlandırdık. Anneler ve kızlarını biz çok sevdik...

Çalışmalarınıza insanların teveccühünü ve geri dönüşlerini kısaca anlatabilir misiniz?

Biraz önce de söylediğim gibi hepimiz hayatın köşebaşlarında farklı imtihanlar veriyoruz ve hepimiz aslında fark edilmek, anlaşılmak ve unutulmamak istiyoruz. Unutulmayan da unutmuyor. Fark edilen, farkını ortaya koyuyor. Anlaşılan, merhametle doluyor. Belki de bu sebeplerle her bir proje sonrası müteşekkir insanlarla çevreleniyoruz. Ekibimiz de bir başka proje enerjisini tam da burada buluyor. Yani bu his kelimelerle nasıl mana bulur bilmiyorum ama merhum Nuri

Pakdil’in ifadeleriyle “İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün nasıl kayıp gidecek elinizden” dediği gibi belki de kayıp gitmedim diyor bu mütebessim çehreler... Gayret bizden tevfik Allah’tan...

Her biri farklı kesime hitap eden bu çalışmalarınız esnasında sizin ya da ekibinizden bir arkadaşımızın unutamadığı gönüllere dokunan bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Tabii ki... Özellikle etkilendiğimiz kederli bir hatıra var ki yola çıkarken düşündüğümüz gayenin önemini daha proje tamamlanmadan bize hissettirdi. “Asırlık Çınarlardan Ömürlük Nasihatler” projemizde öncelikli hedeflerimizden biri de büyüklerimizin değerli nasihatlerinden oluşan sesli hatıralarını nesillerine taşımaktı. Henüz projenin röportajlarını tamamlamamışken sesli röportajı bize ulaşan teyzemizin hüzünlü vefat haberini aldık. Projemiz vesilesiyle sevdikleri için dinlediklerinde koca bir hayatın özeti olan sesli bir miras bırakmış oldu. Ardında güzel bir hatıra bıraktı, bizler de kendisini baki hayatta hediyelerini almasını temenni ederek ebedî yolculuğuna uğurladık.
 

Editör: Mehmet Çalışkan