Dr. Bayram KÖSEOĞLU
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْدٖي لِلَّتٖي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنٖينَ الَّذٖينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَبٖيراًۙ

“Kuşkusuz bu Kur’an, en doğru olana iletir; dünya ve ahiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra, 17/9.)


Gökleri, yeri, görünen görünmeyen, canlı cansız bütün mahlûkatı yoktan var eden Yüce Allah, Hakim ismi gereği bütün bunları yerli yerinde ve elbette bir hikmete binaen yaratmıştır. Yeryüzü ve gökyüzünün, güneşin ve ayın hizmetine sunulduğu, eşref-i mahlûkat olan insanın yaratılması da aynı şekilde pek çok hikmete mebnidir. Sahip olduğu akıl ve irade yeteneğiyle diğer varlıklara üstün kılınan insan, bu özellikleri sayesinde sorumlu bir varlık olmuştur aynı zamanda. Sorumluluk sahası olan yeryüzünü imar etmekle görevlendirilen insan için Hz. Âdem’le birlikte dünya hayatı başlamıştır. İlk insan olması yanında ilk peygamber de olan Hz. Âdem’den itibaren Allah (c.c.), gönderdiği peygamberler ve indirdiği ilahi kitaplarla insanlara hidayet yolunu göstermiş, doğruyu öğretmiş, onları yanlıştan sakındırmıştır. Peygamberler silsilesinin son temsilcisi olarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), son ilahi kitap olarak da Kur’an-ı Kerim gönderilmiştir.

Allah kelamı olan Kur’an’ın en temel özelliği insanlık için bir rehber olması, “Kuşkusuz bu Kur’an, en doğru olana iletir.” (İsra, 17/9.) hakikati gereği “en doğru olan”a götürmesidir. Ayette vurgulanan “en doğru olan”, İslam dini, en doğru yol, en güzel işler, salih ameller vb. şekillerde izah edilmiştir. (Matüridi, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, 7/11-12; Zemahşeri, el-Keşşâf, 2/651.) En doğru olan, öncelikle İslam dini, yani onun temel öğretisi olan doğru itikat ve güzel ameldir. Sağlam bir iman ve salih amele sahip olan müminleri büyük bir mükâfatla müjdeleyen Kur’an, ahirete inanmayanlara ise Allah’ın ağır bir azap hazırladığını haber vermek suretiyle (İsra, 17/10.) insanların doğruyu bulması için gerekli olan hususlara da dikkat çekmektedir. (Kur’an Yolu, 3/465.) Böylece Kur’an, doğruyu göstermek yanında yanlışa da işaret etmek suretiyle insanları sakındırmakta, en doğruya ulaşmalarını istemektedir. 

Kur’an’ın ilk muhatabı olan toplumun içinde bulunduğu şirk bataklığı yanında zülüm ve haksızlığın hâkim olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği, kadınların ve kölelerin değersiz sayıldığı vb. pek çok ahlaki ve toplumsal zafiyet, bu toplumun âdeta yolunu kaybettiğini gösteren örneklerdendir. İnsanlık her ne zaman yolunu şaşırmışsa Yüce Allah onlara peygamberler ve kitaplar gönderdiği gibi bu topluma da kendilerini en doğruya ulaştıracak olan Kur’an’ı göndermiştir. Son ilahi kitap olması gereği Kur’an, kıyamete kadar gelecek insanlara da ışık tutmaya, rehberlik etmeye, yön vermeye devam edecektir.

Kur’an-ı Kerim, içeriğinde yer alan iman, ahlak ve hayatın diğer alanlarına yönelik ilke ve esaslarıyla insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir kitaptır. (İbrahim, 14/1.) Kur’an’ın isimlerinin her biri de aslında bu gerçeğin birer ifadesidir. Öyle ki “Bu Kur’an insanlara bir açıklama, takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.” (Âl-i İmran, 3/138.) mealindeki ayette buyrulduğu üzere o hakikatleri açıklayan “Beyan”dır; takva sahiplerine yol gösteren “Hidayet”tir, öğüt veren “Meviza”dır. Hak ile batılı, doğru ile yanlışı, helal ile haramı birbirinden ayıran “Furkan”dır. (Furkan, 25/1.) İnsanların yolunu aydınlatan, karanlıklarda yolunu kaybetmekten koruyan “Nur”dur. (Maide, 5/15; Araf, 7/157.) İnsanlara gerçekleri açıklayan, önceki toplumların başlarına gelenleri hatırlatarak ibret almalarını sağlayan “Zikir”dir. (Hicr, 15/9.) Bütün bunlarla birlikte Kur’an her yönüyle “Rahmet”tir. (Enam, 6/157; Araf, 7/52 vd.)

Kur’an’ın isimlerinden biri de “Şifa”dır. “Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır.” (İsra, 17/82; Fussilet, 41/44.) mealindeki ayetler şifa kelimesinin Kur’an’da özellikle gönüllere huzur, kalplere sükûnet bağlamında manevi bir şifa anlamını ifade ettiğini düşündürmektedir. (Bayram Köseoğlu, “Kur’ân-ı Kerîm’de Hastalık ve Şifa Kavramları”, Uluslararası Din ve Medeniyet-I Sempozyumu [Din ve Sağlık] Tebliğler Kitabı, 2021, 1/128.) Kur’an’ın sunduğu şifadan istifade edebilmek, dertlerimize deva bulabilmek için ise öncelikle onun Allah kelamı olduğu gerçeğini kabul etmek, ayetlerini tefekkür etmek; onda hata, kusur ve çelişki aramak yerine onun kurtuluş vesilesi ve hayat rehberi olan ilkelerini özümseyerek yaşamaya çalışmak gerekir. İşte o zaman Kur’an bizi doğruya ulaştıracak, hem dünyada hem de ahirette kurtuluşumuza vesile olacak; kin, haset, kibir, aç gözlülük gibi hastalıklarımıza da şifa olacaktır. 

Kur’an’ın mahiyetiyle ilgili bizzat Kur’an’da yer alan bu özelliklere baktığımızda onun insanın önünü aydınlatan, yol gösteren, sağlam ölçüler koyan, tarih içindeki yürüyüşünde insanın yardımcısı olan rehber kitap olduğunu görüyoruz. (Halis Albayrak, Tefsir Usulü, Şule Yayınları, 1998, s. 70.) Elbette ki Kur’an’ın rehberliğinden istifade edebilmek insanın Kur’an’la olan ilişkisine bağlıdır. Bunun için de ilk olarak onun Allah kelamı olduğuna iman etmek gerekir. Sonrasında ise onu okumak, anlamak ve yaşamak için gayret etmek esastır. Kur’an’ı okuyup anlamadan, onun yol gösterici ilkelerini hayatımıza yansıtmadan ne onun hidayet ve rehberliğinden ne öğüt ve hatırlatmalarından ne de rahmet ve şifa oluşundan istifade etmemiz mümkün olacaktır. Hz. Peygamber’in bizlere emanet olarak bıraktığı ve kendisine tabi olduğumuzda asla doğru yoldan ayrılmayacağımızı beyan ettiği iki temel kaynaktan biri olan Kur’an (Muvatta, Kader, 3.), ancak bu sayede bizleri en doğruya ulaştıracaktır. Kur’an, Cahiliye diye adlandırılan çağdaki ilk muhataplarını nasıl karanlıklardan çıkarıp aydınlığa ulaştırmış, cahiliye asrını saadet asrına çevirmişse bu, Kur’an’ın çağlara hitap eden evrensel mesajlarını anlamak ve tereddütsüz yaşamakla mümkün olmuştur. Günümüzde de insanlık, inançla ilgili problemler yanında hayatın her alanında yaşanan yozlaşmadan kurtulabilmek için Kur’an’ın en doğruya götüren, gönüllere şifa ve her yönüyle rahmet olan ilkelerine uymak durumundadır. Zira insanın dünya ve ahiret mutluluğu bu hakikate bağlıdır.

Editör: Mehmet Çalışkan