Halil KILIÇ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.”(Tirmizi, Zühd, 45; Ebu Davud, Edeb, 16.)


Atasözleri, insanlığın ortak kültür ve tecrübesinden neşet eden hikmet yüklü sözlerdir. Toplumun dinamiklerine ve kültürel kodlarına ışık tutan bu kıymetli sözlerin ortaya çıkmasını sağlayan iki temel unsur vardır: Din ve kültür. Bu noktada bazen bir ayetten bazen de bir hadisten mülhem olarak söylenmiş pek çok atasözümüz bulunmaktadır. Örneğin, “Ev alma komşu al.” ve “Sürüden ayrılanı kurt kapar.” atasözlerinin ilham kaynağı doğrudan hadisler olmuştur. “Ev almadan önce komşuya, yola çıkmadan önce de yol arkadaşına bakınız.” (Taberani, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, IV, 268.) rivayeti birinci atasözünün; “Cemaat olmaya devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.” (Ebu Davud, Salat, 47.) hadisi de ikinci atasözünün ilham kaynağıdır. 

Bu ay sizler için seçtiğimiz “Kişi dostunun dini üzeredir...” hadisinin de ilham verdiği pek çok atasözü vardır. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”, “Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.”, “Körle yatan şaşı kalkar.”, “Üzüm üzüme baka baka kararır.”, “İtle yatan bitle kalkar.”, “İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar.”, “Bülbül güle, karga çöplüğe götürür.” vb. atasözleri, yukarıdaki hadisle benzer manada olan ve bu hadisin âdeta şerhi (açıklama ve yorumu) olarak nitelenebilecek atasözleridir.

Hadisin Arapça metninde yer alan ve “dost” şeklinde çevrilen “halil” kelimesi, normal bir insani ilişkiden veya sıradan bir arkadaşlıktan öte, derin bir sevgiyle bağlanılan dostluklar için kullanılmaktadır. Böylesine bir dostlukta tarafların birbiri üzerindeki etkisi de üst düzeyde olabilmektedir. Hatta “halil” anlamındaki dostluğun, sevgi mertebeleri arasında en üst konumda yer aldığı ifade edilmiştir. (Abdurrahmân b. Nâsır el-Berrâk, Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye, s. 95.) Bundan dolayı olsa gerek Yüce Allah’a yakınlıkları ve O’nunla sıra dışı bir bağları olduğu için Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.s.), “halilullah” (Allah’ın dostu) olarak nitelendirilmişlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “…Ve Allah İbrahim’i (halil) dost edinmiştir.” (Nisa, 4/125.) denilirken Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “…Yüce Allah İbrahim’i nasıl (halil) dost edindiyse beni de öyle (halil) dost edinmiştir…” (Müslim, Mesacid, 23.)

Buradan hareketle; sosyal bir varlık olan insan, diğer insanlarla iletişim ve etkileşim hâlinde olmak; sırlarını paylaşacağı, dertlerini anlatacağı, kendisini rahat ifade edeceği, hatta en yakınlarına söyleyemediklerini söyleyebileceği bir dost bulmak ister. Tam da bu noktada dost seçiminin ehemmiyeti ortaya çıkmaktadır. Zira salih ve sadık bir dost, kişinin hem dünyada hem de ahirette selamet içinde olmasını sağlayabilecek iken kötü bir arkadaş, dünyada rezil ahirette de sefil olmaya neden olabilecektir. Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bir taraftan “Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinenler hiç şüphesiz apaçık bir hüsrana düşmüşlerdir.” (Nisa, 4/119.) demek suretiyle şeytanın (ve onun yolundan gidenlerin) dost edinilmemesini istemiş diğer taraftan iyi bir dost edinmedikleri için inkâra sürüklenen ve sonu cehennem olan kişilerin pişmanlıklarını bizlere şu şekilde bildirmiştir: “Yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı.” (Furkan, 25/28-29.) 

Hz. Peygamber (s.a.s.) de iyi bir dost edinmenin ehemmiyetini ve kötü arkadaşın sakıncalarını şu teşbihle dikkatlerimize sunmaktadır: “İyi arkadaşla kötü arkadaş, misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146.)

Evet, tıpkı bu hadiste ifade edildiği gibi körük üfüren kişi, nasıl ki etrafına is pas bulaştırmak şeklinde de olsa bir zarara sebep oluyorsa kötü arkadaşlıklar da başta sigara, alkol ve uyuşturucu olmak üzere nice kötü alışkanlıklara sebep olmakta; haramlara davetiye çıkarmaktadır. Bu itibarla hem kendimizin hem de aile fertlerimizin dostlarını seçerken misk kokusu satan kişi misalinde olduğu gibi dünyamıza ve ahiretimize güzellikler katacak, bize Allah’ı ve ahireti hatırlatacak ve bizi Allah rızası için sevecek dostlar edinmeye ve kendimiz de bu şekilde dost olmaya gayret etmeliyiz.

Son olarak anne babalar, çocuklarının kimlerle arkadaşlık yaptığına kayıtsız kalmamalı; gençler de huyunu suyunu, karakterini, ahlakını bilmeden ve gerekli özeni göstermeden samimi dostluklar kurmamalıdırlar. “Kişi dostunun dini üzeredir…” hadisi ve bu hadisin izahı sadedinde zikrettiğimiz pek çok atasözü açıkça göstermektedir ki insan, etkileyen ve etkilenen bir varlıktır. Bu etkileşim iyiye ve hayra yönelik olabileceği gibi kötülüğe ve şerre yönelik de olabilmektedir. Müslümanların en temel vazifelerinden biri hayırda yarışmak (Bakara, 2/148.) olduğuna göre kendilerini hayra ulaştıracak, yanlışlarını düzeltmesine vesile olacak ve kötülüklerden uzak tutacak dostluklar kurmaları, dinlerinin selameti açısından son derece önemlidir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) “Mümin müminin aynasıdır.” (Ebu Davud, Edeb, 49.) derken kastettiği şey de esasında budur. Yani, mümin söz ve davranışlarıyla öyle bir hayat sürecek ki ona bakan kendi eksik ve kusurlarını fark edecek, yanlışlarını düzeltecek ve daha hayırlı ameller peşinde koşmanın gayretinde olacaktır.

Kötülüklere karşı bize kalkan olacak, hayırdaki yarışımızı arttıracak ve ahlakımızı güzelleştirecek dostlar edinme ve dostluklar kurabilme niyazıyla…

Hadisten öğrendiklerimiz

1. Hadis-i şerif kişinin davranışları üzerinde arkadaşlarının ve daha geniş anlamıyla çevresinin etkisine dikkat çekmekte; dolayısıyla arkadaş ve çevre seçiminin ehemmiyetine vurgu yapmaktadır. 

2. Salih ve sadık bir dost, kişinin hem dünyada hem de ahirette selamet içinde olmasını sağlayabilecek iken kötü bir arkadaş, dünyada rezil ahirette de sefil olmasına neden olabilecektir.

Editör: Mehmet Çalışkan