Doç. Dr. Abdulvahap ÖZSOY

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Hz. Peygamber’in birçok hadisinde birtakım hasletler sayılmakta ve bunların imandan olduğu ifade edilmektedir. Bu üslubun amacı, imanın somut bir varlığının olduğu ve parçalardan oluştuğunu ifade etmekten ziyade soyut olan iman hakikatinin birtakım göstergelerinin bulunduğunu ve bu hasletlerin kişinin imanının tezahürleri, dışa vurumu olarak müminlerde bulunması gerektiğini ifade etmektir. Bu çerçevede yukarıdaki hadisi düşündüğümüzde bir kişinin mümin olduğunun göstergelerinden birinin de bir yaşam tarzı olarak sadeliğin olduğu anlaşılmaktadır.

Hadiste geçen bezâze (البذاذة) ifadesi sadelik şeklinde tercüme edilmiştir. Kelimenin manasına dair farklı yorumlar da söz konusudur. Bu kelimenin genellikle; az tüketme, zorunlu ihtiyaçlarla yetinme, giyim kuşamda aşırıya kaçmama manalarına geldiği ifade edilmektedir. (el-Hattabi, Me’alimu’s-Sünen, IV, 208.) Kelimenin çoğunlukla tevazu manası ön plana çıkartılmakta ve giyim kuşamdaki lüks ve gösterişten kaçınma manasına işaret edilmektedir. (İbnuʼl-Esir, en-Nihaye, I, 116.) Tahâvî, züht hâlinde ve tevazu, kibirden uzak oldukları için müminlerin simalarında imanın alameti olarak sadeliğin tezahür ettiğini söylemiştir. (et-Tahavi, Şerhu Muşkili’l-Asar, IV, 191.)

Giyim kuşam ve yaşantıda abartı, gösterişten uzaklık ve sadeliği ifade eden bu rivayetle Hz. Peygamber'in, imkânı olduğu hâlde pejmürde bir kıyafet içinde görmüş olduğu birine yönelik Allah’ın vermiş olduğu nimeti kulunun üzerinde görmeyi arzu ettiğine dair hadisleri bir arada değerlendirildiğinde; iki rivayetin birbirini açıkladığı ve dengelediği ifade edilebilir. Kur’an-ı Kerim, İslam ümmetini vasat ümmet olarak tavsif etmiş ve bu özellik her hususta müminlerin ayırt edici özelliği olmuştur. Mümin, yaşantısında imkânı var ise zorunlu ihtiyaçlarını giderme hususunda Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlerden istifade etmeli ancak verilen nimetlerin ihtiyaç çerçevesinde harcanması, bunun dışında gösteriş, lüks, şatafat ve kibir vesilesi yapılmaması gerektiğinin de şuurunda olması gerekmektedir. (et-Tahavi, Şerhu Muşkili’l-Asar, VIII, 38.) Bu noktada şu ayetin müminin hayat standardını belirlemede temel esas olduğu ifade edilebilir: “O iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkan, 25/67.) İbn Hacer, hadiste kastedilen mananın lüks ve abartılı yapmacık bir yaşam tarzını bırakıp gücü yetmesine, imkânı olmasına rağmen mütevazı bir yaşam sürmenin kastedildiğini ifade etmektedir. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari Şerh Sahih el-Buhari, X, 368.)  Bazı âlimler de bezaze kelimesinin az ile yetinmek, kanaat etmek manasına vurgu yapmaktadırlar. (Aliyyul-Kari, Mirkatu'l-Mefatih, VII, 2784.)

Sade yaşantının gayesi, insanlara fakir olduğu izlenimi vermek veya malını harcamayıp biriktirmek değil tevazu, züht ile nefsini gurur, kibir gibi olumsuzluklardan uzaklaştırmaktır. (ez-Zurkani, Şerhu’l-Muvatta, IV, 423.)

Kapitalist Batı kültürünün hegemonyası altında yaşayan modern insan, özellikle tüketim canavarı olarak kurgulanmış ve tüketmek için yaşayan bir canlı formuna dönüştürülmüştür. Biz Müslümanlar da maruz kaldığımız kültürel emperyalizm sebebiyle aynı yaşam tarzına doğru hızla sürüklenmekteyiz. Televizyonlar, sinemalar, sosyal medya ve bütün kitle iletişim araçları, insanı tüketen bir varlık olarak kodlamaya çalışmakta, mutlaka bir şeyler satın almamız gerektiği modern dünyanın bütün etkileşim araçlarıyla zihnimize, gönlümüze ve bütün benliğimize kazınmaktadır. Bu yaşam tarzı sadece kendimizi değil aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyayı da helake sürüklemektedir. İhtiyacı olmadan tüketme dürtüsü hâline gelen bu durum, bir taraftan dünyayı fiziki olarak yaşanmaz hâle getirirken diğer taraftan barış içinde yaşaması mümkün olan insanların kan, gözyaşı ve çile dolu hayatlarına sebep olmaktadır. Çünkü tüketim canavarı hâline gelen insan, bir türlü doymak bilmemekte, güçsüzlerin elinde olana da göz dikerek farklı coğrafyalardaki insanlara kan ve gözyaşı götürmektedir. Oysaki Allah Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetler bütün dünya insanlarını fazlasıyla doyuracak kadar yeterlidir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) imanın göstergesi olarak ifade etmiş olduğu sade yaşam tarzı aslında modern dünyanın müzmin belalarının çok basit ve etkili bir ilacıdır. Çözüm basit: İhtiyaçtan fazlasını tüketmeyecek ve paylaşacağız.

Cenabı Hak, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünneti üzere bir yaşam sürmeyi bize nasip etsin. Zira onun yolundan en küçük bir sapma hem dünyamızı hem de ahiretimizi helake sürükleyecektir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1-Mümin olmanın birtakım göstergeleri vardır. Hz. Peygamber birçok hadisinde bunlara işaret etmektedir.
2-İman göstergelerinden biri cimrilikten uzak durmanın yanı sıra ihtiyaçtan fazla tüketmekten de imtina etmektir. 
3-Hz. Peygamber’in sünnetinden zerre kadar ayrılması, insanı dünya ve ahirette hüsrana uğratacaktır.

Editör: Mehmet Çalışkan