Sedide AKBULUT

DİB Aile ve Dinî Rehberlik Daire Başkanı

Zira vahyin bütününe baktığımızda bu okuyuşa katkı sağlayacak deliller belgeler, işaretler görürüz. Velhasıl anlayışımızı kolaylaştıran, tefekkürümüzü zenginleştiren okumalar sunar bizlere Hak Teala. Bir taraftan imana davet, bir taraftan da imana şehadet işaretleri yani görme, tatma, dokunma, hissetme vb. şekilleriyle sunulan ilahi karineler. Geceleyin uyumanız, gündüzün O'nun lütfundan istemeniz (Rum, 30/23.), gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi (Rum, 30/24.), göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması (Rum, 30/22.), kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delilleri olarak idraklerimize sunulur. (Rum, 30/21.)

Yüce Allah, Kur’an’ın pek çok yerinde varlığının bu ve buna benzer delillerini paylaşır bizimle. Bu işaretleri gönül ve akıl gözüyle görebilenler hemen muttali olurlar. Bazen de deliller yaşamın farklı sahnelerinde kendini gösterir. Sekinet ve huzura erişmek için eşler var edilerek oluşan aile, Allah’ın varlığına delil olarak sunulmuş, sevgi ve merhametin getirdiği huzurla yeryüzü cenneti olarak ifade edilmiştir. İnsanlık tarihi, aile olmaya vahyin terbiyesi ile başlar: “Ey Âdem sen ve eşin cenneti mesken edinin.” (Araf, 7/19.) Kalınacak, ikamet edilecek, başımızı sokacak bir çatıdır belki anladığımız. Ancak bu ilahi hitap, Rum suresi 21. ayetle düşünüldüğünde Âdem’e seslenişin “Cennetiniz meskeninizdir, meskeniniz sükûnete, dinginliğe, huzura, emniyete kavuşacağınız yuvanızdır." mesajını okuruz. Bu bağlamda mesken barınma ihtiyacından ziyade huzuru, sakinliği, mutluluğu, merhameti, fedakârlığı ve paylaşımı bulabileceğimiz yuvamız olmalıdır. Habil ile Kabil arasında başlayan ve Hz. Yusuf’un kardeşlerinde zirveye ulaşan ilişkiler, İmran ailesinin kızları Hz. Meryem ve Firavun eşi Hz. Asiye örneklikleri, âlemlere rahmet Efendimizin soru ve sorunlara yaklaşımı dinin aile hayatımıza yön verişinin en sağlam kaynaklarıdır. Sahih dinî bilgiden alınan referanslarla sağlam aile yapısının kurulmasına ve korunmasına yönelik adımlar atılırken dikkat etmemiz gereken bir husus da insanın ve onunla birlikte ailenin dünya serüveninde sarp yokuşlarla karşılaşmasıdır. Mühim olan bu engelleri nasıl aştığı, varoluşunu anlamlandırma çabası içinde hangi yollarda yürüdüğü, kendisine rehberlik edecek kılavuzu hangi duraklarda aradığıdır.

Nerede bir insan varsa biz oradayız

Her şeyin hızla aktığı bir zaman diliminde maddenin arkasındaki mananın göz ardı edilmesiyle birlikte insanın savruluşları ve girdiği çıkmaz sokaklar da o oranda çoğalmakta. Bu sebeple olsa gerek her geçen gün kişisel gelişim ya da danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin arttığına ve zaman içinde kurumsallaştığına şahit oluruz.

İnsanın yaşamına anlam katan ve hayatını şekillendirmede etkin bir rol üstlenen dinin rehberlik ve manevi destek gücü bu aşamada yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkar. Kur’an-ı Kerim’in insan için hidayet rehberi, yol gösterici, öğüt verici olması, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere tüm peygamberlerin, insanların ve toplumların sıkıntılarına duyarlı olup rehberlik yapmaları bu hakikate işaret etmektedir. Hz. Peygamber’in ailesini ihmal eden sahabeleri uyarması, kızını üzgün gördüğünde damadı ile en latif bir biçimde kaynaştırması ve aileye dair sorunlarına çözüm arayan kadınları vahiyle buluşturması gibi pek çok örneği sıralayabiliriz.

İnsanın doğumundan ölümüne kadar hayatının her safhasında var olan dinî rehberlik ve din hizmetini salt bir mekâna yahut belli bir zamana hasretmek ne kadar doğru olabilir ki?

Topluma sahih ve doğru dinî bilgi ışığında rehberlik yapma, vaaz ve irşat yoluyla din hizmeti götürme vazifesi tevdi edilen Diyanet İşleri Başkanlığımız, dinin cami hizmetleri yanında cami dışında, sosyal hayatın bir parçası olarak yaşanması ve yürütülmesine de görev alanları içerisinde yer vermektedir.

Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı nerede insan varsa biz oradayız düsturuyla toplumun tüm kesimlerine kucaklayıcı bir yaklaşımı benimseyerek: “Kim bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide, 5/32.) ayeti mucibince dinî rehberlik ve manevi danışmanlık hizmetlerini insanımıza ulaştırma gayreti içerisindedir. Nasıl ki canların ölümü bedenleri yok ediyorsa manevi değerlerin yokluğu da iç huzurun ve toplumsal barışın ölümünü hazırlamaktadır.

Sağlıklı huzurlu bir toplumu, geleceğin dünyasına taşımanın yolu elbette sağlam kişiliğe sahip güvenilen ve güvenen bireylerden oluşan ailenin inşasından geçecektir. Dolayısıyla aileyi ve aile içinde bireyi tehdit eden problemlere çözüm üretmek,  kadın, çocuk, genç, yaşlı toplumun sosyal hizmetlere ihtiyaç duyan kesimlerine dinî rehberlik ve manevi destek hizmeti götürmek amacıyla müftülükler bünyesinde 2003 yılında ilk etapta beş büyük ilimizde Aile Büroları kurulmuştur. Dinin insan üzerindeki, yol gösterici ve sorunlarla mücadele etmedeki olumlu etkisinden olsa gerek bugün Aile ve Dinî Rehberlik bürolarımız 81 il ve 304 ilçede hizmet vermektedir. Bürolarda yürütülen manevi danışmanlık hizmetinin yanı sıra vatandaşlarımızı aileyle ilgili konularda bilgilendirmek amacıyla “arz odaklı” çalışmalarda da bulunarak;  konferans, panel, proje, seminer, sohbet, ziyaret, TV-radyo programı gibi sosyal dinî faaliyetlerle toplumda aileye dair farkındalık sağlanmaya çalışılmaktadır.

Hayatlarına dokunduklarımız

“Soğuk bir kış günü il müftülüğünden içeriye ürkek ve çaresizlikleri yüzlerinden okunan genç bir çift girer. Sorunları olduğunu, biriyle paylaşmak istediklerini söylerler kapıdaki görevliye sessizce. İkinci kattaki Aile Bürosunda hoca hanımlarla görüşebileceklerini öğrenince merdivenleri çıkarken geri dönmek, duymak istediklerini duyamamak ya da ayıplanmak gibi çekincelerle beraber girerler odaya. Bir hanımefendi onları ayakta karşılar, birazdan yıkılacak bedenlerine bir yer gösterir koltukta. Beyefendi bir solukta anlatır; birkaç yıllık evli olduklarını, eşinin bu süre içerisinde antidepresan ilaçlar alırken hamile kaldığını, şimdi doktordan geldiklerini ve doğacak çocuklarının muhtemelen sakat olacağını, kürtajın uygun olabileceğini… Aslında kendisinin tereddüt etmediğini ama eşinin korku içerisinde yarınki randevuya gitmeden bir de buraya uğramak istediği için geldiklerini söyler. Genç kadın dudakları titreyerek “Anne olmak istiyorum.” diyebilir sadece. Hoca hanım bilgilerini, dinî rehberlik ve manevi danışmanlık ölçüleri içerisinde paylaşır misafirleriyle. Dünyaya gelmek hakkının artık o ceninde olduğunu ifade eder. Son cümle babaya yeter: “Evet, artık onun hayatı başlamış demek ki. Bize düşen sabırla yaşamak ve yaşatmak.” diyerek kürtaj kararından vazgeçilir. Günler günleri kovalar, müftülük her günkü temposunu yaşarken birinin kucağında bir bebek, diğerininse bir demet çiçek bir çift girer kapıdan. Bu sefer sormazlar nereye gideceklerini emin ve huzurlu adımlarla çıkarlar merdiveni. Hoca hanımın odasına girerler. Sevinçleri yüzlerine o kadar yansır ki içeriye sadece onlar değil bir de huzur girer. Hanımefendi bebeği gösterir: “Size teşekkür etmeye geldik. Çünkü siz bize bir canın ne olduğunu öğrettiniz.” der.

Aslında bu olay bürolarımızdan birine ait bir resim karesidir, buna benzer pek çok hayata Allah ve Rasulünün örnekliğiyle dokunulur.

Şefkat ve merhametle kucaklamak

Donanımlı ve birikimli personeliyle aile, aileye dair dinî rehberlik ve manevi danışmanlık hizmetini yürüten bürolarımız elbette sadece bu alanla sınırlı kalmamaktadır.

Yaşam mücadelesinde zorlanan, maddi olduğu kadar manevi açıdan da korunmaya ve desteklenmeye ihtiyaç duyan toplumun kırılgan kesimlerine el uzatmak, sosyal hizmet kurumlarındaki dezajantajlı gruplara manevi destek hizmeti sunmak da bürolarımızın görevleri arasındadır.

Göz aydınlığı, geleceğin mimarı olan ihmal edilmiş çocuklar sevgi, şefkat ve merhametle kucaklanarak sorunların üstesinden gelme ve toplumla bütünleşmelerine katkı sağlamak amacıyla çocuk evleri, çocuk evleri siteleri, çocuk destek merkezlerinde (ÇODEM)  değerler eğitimi programıyla dinî bilgi ve manevi destekle güçlendirilmektedir.

Hayatın anlamını kaybettiren, insanın benliğinde onarılmaz yaralar açan ve yuvaların yıkılmasına sebebiyet veren olgulardan birisi de şiddettir. Sevgili Peygamberimizin: “Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar Allah katında, sınırsız merhamet sahibi Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesâî, Âdâbü’l-Kudât, 1.) müjdesinden mahrum olmaktır aile içi şiddet.

Manevi destek programı kapsamında din görevlilerimiz kadın konukevlerinde kalan şiddet mağduru kadınlara hayatın anlamını ve amacını bulma noktasında yardımcı olmaktadırlar. Yaşadıkları travmayı atlatmalarına katkı sağlayarak huzursuzluklarını, korkularını ve endişelerini gidererek geleceğe güvenle, umutla bakmalarında dinî rehberlik yapmaktadırlar.

“Müslüman, Müslüman’ın din kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu helake teslim etmez. Kim kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim de bir Müslüman’ın üzüntü ve kederini giderirse Allah da buna karşılık ondan kıyamet gününün sıkıntılarını giderir. Kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 38.) Burada belirtilen kardeşliğin en çok da aileye yakıştığı anlatılır bürolarımızda. Kadın ve erkeğin birey olarak din kardeşliği sorumluluğunu taşıdıkları gibi eş olduklarında da ikinci bir sorumluluk yüklendiklerine işaret edilir. Tıpkı “Sizden biriniz sevdiği kardeşine sevdiğini söylesin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 122.) buyruğunda olduğu gibi. Yani müminler için birbirinden beklenilen bu hasletlerin eş olduğunda da sağa sola bakınmadan en yakınındaki Müslüman'ın hak edişi hatırlatılır Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarında. Sözün özü, aileye yönelik manevi danışmanlık: İhtiyacını karşılamada, kusurunu örtmede, üzüntü ve kederini gidermede, sevdiğini söylemede birinci hakkı olan müminin yanı başındaki eşi, hayat arkadaşı, ailesi olduğunu gösterebilmektir.

Editör: Mehmet Çalışkan