Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, milletimizin ve tüm İslam âleminin hicri yeni yılını tebrik ederek; "Yüce Allah’tan yeni hicrî yılda insanlığı huzur ve selamete, yeryüzünü barış ve berekete mazhar kılmasını niyaz ediyorum." dedi

Erbaş yayınladığı mesajda şu ifadelere yer verdi:

30 Temmuz Cumartesi günü itibariyle, Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretini esas alan Hicrî Takvim’in 1444. yılına girmiş bulunuyoruz. Bu vesileyle, zamanın ve mekanın rabbi olan Yüce Allah’tan yeni hicrî yılda insanlığı huzur ve selamete, yeryüzünü barış ve berekete mazhar kılmasını niyaz ediyorum.

- Zaman, yenilenmesi, biriktirilmesi ve satın alınması imkansız olan eşsiz bir sermayedir

Yeni bir yılbaşına eriştiğimiz bu günler, bizlere zamanın anlam ve değeri üzerine yeniden düşünme fırsatı sunmaktadır. Cenab-ı Hakk’ın bahşettiği büyük bir nimet olmanın yanı sıra her anı ilahi bir emanet sayılan zaman, yenilenmesi, biriktirilmesi ve satın alınması imkansız olan eşsiz bir sermayedir. Bu bağlamda, yüce Rabbimizin, “Asra (zamana) yemin olsun ki insanlar hüsrandadır…” (Asr, 103/1-2) uyarısı ve “O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.” (İnşirâh, 94/7) ilkesi, zamanın önemini ve değerini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Dolayısıyla, dünden ibret alarak bugünü ihya ve geleceği inşa etmek adına zamanı doğru algılamak, etkili planlamak ve en güzel şekilde değerlendirmek, geleceğe dair sözü ve umudu olanların bigâne kalamayacağı bir sorumluluktur.

- Müslümanlar, tevhit ve adaleti ayakta tutma uğrunda verdikleri varoluş mücadelesini hicretle yeni bir boyuta taşımışlardır

Esasen zaman, bizatihi değerlidir. Bununla birlikte bazı olaylar, gerçekleştikleri zamana ayrıcalıklı bir anlam ve değer kazandırmaktadır. Bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz hicrî takvimin bizlere hatırlattığı en önemli olay, bu takvime başlangıç kabul edilen ve taşıdığı anlam bakımından Müslümanlar nezdinde, sebep ve sonuçları bakımından ise tüm insanlık için tarihi bir dönüm noktası olan hicret hadisesidir. Bundan 1444 yıl önce gerçekleşen hicret, Rasul-i Ekrem (s.a.s.) ve ona tabi olanların, adeta zamanın ve mekanın daraldığı Mekke’deki bütün varlıklarından vazgeçerek umuda doğru yol aldıkları kutlu bir yürüyüştür. Müslümanlar, tevhit ve adaleti ayakta tutma uğrunda verdikleri varoluş mücadelesini hicretle yeni bir boyuta taşımışlardır. Allah’a teslimiyetin, Peygambere sadakatin ve Müslümanca yaşama azminin en büyük örnekliğini sergilemişlerdir. Hicret ettikleri Yesrib’i İslam’ın hayat veren ilkeleriyle yoğurup güven, huzur ve esenlik şehri Medine’ye dönüştürerek adaletin, merhametin, insan onurunun, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı eşsiz bir medeniyet inşa etmişlerdir.

- Hicret, hayatın getirdiği sıkıntılar karşısında ümitsizliğe kapılmadan tedbir, tevekkül ve kararlılıkla istikamet bulmaktır

Bugün hicreti bu minvalde anlamak, çağın zorlukları karşısında bizlere mukavemet imkanı sağlayacaktır. Zira hicret, hayatın getirdiği sıkıntılar karşısında ümitsizliğe kapılmadan tedbir, tevekkül ve kararlılıkla istikamet bulmaktır. İslam’ın evrensel değerlerini ve güzel ahlak ilkelerini kuşanarak güçlü bir inanç, sağlam bir irade ve sarsılmaz bir azimle geleceğe yol almaktır. Diğer taraftan hicret, kötülükler karşısında metanet ve cesaretle durmak ve zamanın nabzını tutarak Kur’an’ın mesajını doğru bir yöntemle asrın idrakine sunmanın ve tüm yeryüzünde iyilikleri çoğaltmanın gayreti içerisinde olmaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin hicri yeni yılını tebrik ediyor; “Zaman bendedir ve mekan bana emanettir.” şuurunun zihin ve gönül dünyamızda her daim diri kalmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
 

Editör: Mehmet Çalışkan