Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, A Haber ekranında katıldığı bir canlı yayın programında 2022 Yılı Umre ve Haccı, Metaverse'de hac, Sanal İbadet, Kripto Para, Sigara, Ortaçağ Zihniyeti konularında akıllara takılan tüm soruları cevapladı.

1. Bölüm

2. Bölüm

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, A Haber ekranlarından canlı olarak yayınlanan Arka Plan programına konuk oldu.

Gazeteci Hikmet Öztürk’ün moderatörlüğünü yaptığı programda gazetecilerin sorularını cevaplayan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, önemli açıklamalarda bulundu.

Başkan Erbaş, Dünya Sigarayı Bırakma Günü mesajında sigaraya neden haram dediğinin sorulması üzerine, şu cevabı verdi:

“Hem dünyada hem Türkiye'de bağımlılıkla mücadele gerçekten çok önemli. Sigara konusu bağımlılıkla mücadelenin başında yer alması gereken bir mücadeledir. Çünkü bir yılda dünyada 7 milyon insan sigara içtiği için, 1 milyon 200 bin insan da pasif içici olduğu için ölüyor. 1 yılda 8 milyon 200 bin insan sigaradan dolayı ölüyor. Bu konuda bizim farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Sigaraya niye haram diyorum, sadece ben değil, hem Türkiye'de hem dünyada pek çok ilim adamı, pek çok fıkıhçı sigaraya haram diyor. Üç açıdan bunu değerlendiriyorum. Birincisi dini açıdan, ‘her sarhoşluk verici şey hamr cinsindendir. Her hamr da haramdır’ hadis-i şerif çok açık. Sonra Araf Suresinin 157. ayet-i kerimesinde Cenab-ı Hak buyuruyor ki, ‘Sizlere temiz şeyler helal, pis şeyler haram kılınmıştır.’ sigaranın temiz olduğunu, pis olmadığını söyleyen dünya üzerinde bir tane insan var mı? O zaman ayet-i kerime ortada. Dolayısıyla dini açıdan delilimiz var. İkincisi, iktisadi açıdan delilimiz var. İsraf haramdır. ‘Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz.’ Bir paket sigara içen bir insan ayda 500-600 lira para vermiş oluyor. Hem israf ediyor hem kendinin hastalanmasına sebep oluyor. Üçüncüsü de çok daha önemlisi tıbbi açıdan, sigara vücuda zararlıdır. Vücuda zarar veren şeyler haramdır. Alkol, uyuşturucu ve benzerinin haram olma illeti ne ise o illetin aynısı belki daha fazlası sigarada var. Onun için haram dememek için ben herhangi bir bahane bulamıyorum.”

“Dünyanın bugün ‘Medine Sözleşmesi’ gibi bir anlayışa ihtiyacı var”

Hindistan’da başörtüsü yasakları ve başörtülü kadınlara yapılan saldırılarla ilgili değerlendirme yapan Başkan Erbaş, İslam’da insanların inandıkları gibi yaşamalarına müsaade edildiğini ve İslam medeniyetinde asırlar boyunca bu özgürlüğün sağlandığını hatırlattı.

Başkan Erbaş, bu acıların geçmişte Türkiye’de de yaşandığını belirterek,  “Biz bu acıları çok yaşadık biliyorsunuz. Şimdi ta Hindistan'dan, Fransa'dan örnek veriyoruz ama şunu söyleyeyim, kız öğrencilerimizin başörtülü resimlerini bile kabul edemedik yıllarca biliyor musunuz? Bırakınız gitsin, bir stüdyoda başörtüsüyle fotoğrafını çektirsin, getirsin bu bile engellendi. Bu acıları bu sıkıntıları yaşadık ama şimdi elhamdülillah bunları atlattık. Hatta şunu da söyleyeyim Bizim üniversitemizde ilahiyat fakültesinde bir kız öğrencimiz üniversite birincisi oldu.  Başörtülü olduğu için diploma merasiminin yapıldığı yere girip de valinin elinden diplomasını alamadı. Babası girdi, valinin elinden o aldı diplomayı. Bizim için acı verici bir tablo.” dedi.

Başkan Erbaş, İslamofobi konusunda Başkanlık olarak önemli çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, “Her yıl bir rapor hazırlıyoruz, İslamofobi Raporu. Yurt dışında nerede bir İslam düşmanlığı varsa bununla ilgili tespitler yapılıyor, raporlar hazırlanıyor ve zaman zaman makalelerimizle, açıklamalarımızla İslamofobiye karşı duruşumuzu gösteriyoruz. Raporlarla bir eylem planı yapıyoruz. O eylem planı çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığı olarak neler yapabiliriz, buna katkı sağlamış oluyor. İslamofobi artık bir İslam düşmanlığına dönüştü. Kelime anlamı esasında İslam korkusu demek, İslam korkulan bir şey değil ki. İslam, barış demektir. İslam, huzur demektir. Rabbimiz de bütün insanlığı silm’e, barışa girmeye çağırıyor, “Ey iman edenler hepiniz silm’e giriniz” diye emrediyor.” ifadelerini kullandı.

İlk İslam devleti olan Medine şehir devletinde insanların kendi inançlarına göre yaşadıklarını hatırlatan Başkan Erbaş, “Medine’de o zaman Yahudiler, müşrikler, Müslümanlar var. Bununla ilgili sözleşme yapılmış. O sözleşmeye uyduğu müddetçe herkes inancında serbest olmuştur. Dünyanın bugün ‘Medine Sözleşmesi’ gibi bir anlayışa ihtiyacı var. İslam toplumlarında bile zaman zaman islamofobik birtakım hareketler oluyor, bunlar çok yanlış. Zaruret-i hamse dediğimiz canın, aklın, malın, dinin ve neslin korunması, bunların toplumlarda olduğunu düşündüğümüzde o toplumlara huzur gelir, o toplumlara barış gelir. O toplumlar, birbirini anlama noktasında büyük bir mesafe kat etmiş olur.” diye konuştu.

“Kaos çıkarmak için yapmış olabilirler”

Başkan Erbaş, alevi vatandaşlara yönelik yapılan sözlü saldırıları korkunç bulduğunu belirterek, “Bunları yapanlar ya tamamen meczuptur ya da birileri tarafından kaos çıkarmak için desteklenmiş olabilir. Kaos çıkarmak için yapmış olabilirler. Biz kardeşiz, ‘Müminler ancak kardeştir.’ Alevisiyle, Sunnisiyle, farklı etnik kökenden insanlarla Anadolu'da birlik ve beraberlik içerisinde yaşayan insanlarız bizler.” ifadelerini kullandı.

“Bunun neresinde yanlış var”

Başkan Erbaş, Şırnak’ta Namaz Dağı Üs Bölgesi’ne yaptığı ziyaretle ilgili yapılan eleştirilerin sorulması üzerine şunları söyledi:

“Askeri şehit olan bir komutana gidip de başsağlığı dilemek, onlara Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının onlara dua ettiğini söylemek, onlara manevi destek olmak niye yanlış olsun. Bu bizim görevimiz. Arkadaşlarımızla birlikte Namaz Dağı'na gittik. Karlar içerisinde nöbet bekleyen o askerimize şu hadis-i okuduğum zaman onların gözlerindeki parıltıyı gördüm. Onlara dedim ki, ne büyük bir iş yapıyorsunuz. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, ‘Vatan için nöbet bekleyen bir askerin, bir saatlik nöbeti yıllarca yapılan nafile ibadetten daha hayırlı, daha faziletli, daha sevaptır.’ Okuduğum bu hadis-i şerif manevi bir destek olmaz mı? O komutana manevi bir destek olmaz mı? Bunun neresinde yanlış var. Biz bu memleketin çocuğuyuz, bu memleketin her şehrindeki, her yerindeki vazifeli insanlarla biz kardeşiz. Ben hepsinin Diyanet İşleri Başkanıyım. Sadece camideki cemaatin mi Diyanet İşleri Başkanıyım?”

“Milletimizin nerede, neye ihtiyacı varsa orada olmaya gayret ediyoruz”

Diyanet İşleri Başkanlığının aileye ve çocuklara yönelik çalışmalarının bazı tartışmalara konu edilmesiyle ilgili de değerlendirmede bulunan Başkan Erbaş,

“Biz kendimizi şöyle konumlandırıyoruz, milletimizin nerede, neye ihtiyacı varsa orada olmaya gayret ediyoruz. Bu neden rahatsız eder bunu anlamak mümkün değil. O rahatsız olan insanlarımızın hepsi bizim insanımız. Hepsi bizim vatandaşımız, kardeşimiz. Ne olur bizim bu yaptığımız işleri ya bize gelsinler, bizden sorsunlar, biz onları anlatalım ya da mesela bir 4-6 yaş Kur'an kursumuza gitsinler, ziyaret etsinler.” şeklinde konuştu.

Programda yayınlanan, Şırnak Cizre'deki 4-6 yaş Kur’an kursu ziyaretinin görüntüleriyle ilgili de konuşan Başkan Erbaş, “Bu manzarayı görüp de gururlanmamak, etkilenmemek mümkün mü? Bakınız burası Cizre. Biz bu çocuklara bu yaşlarda dua nedir, Peygamberimiz kimdir, Kitabımız, iman, inanç nedir? öğretmezsek bu çocuklara birileri başka şeyler öğretiyorlar ve milli, manevi değerlerinden uzak yetişen çocukların devletimizi, vatanımızı nasıl sıkıntıya soktuklarını biz bilmiyor muyuz?” diye konuştu.

“Türkiye'mizin her yerinde böyle hocalarımız, isimsiz kahramanlarımız var”

Afyonkarahisar’da kar yağışı nedeniyle yolda mahsur kalan vatandaşlara çay ve bisküvi ikram eden Şuhut Demirbel köyü İmamı Adem Eser’le ilgili soruyu cevaplandıran Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Bu hocamız sembol. Türkiye'mizin her ilinde, ilçesinde, köyünde böyle hocalarımız, isimsiz kahramanlarımız var. Vefa destek guruplarında 63 bin hocamız, Korona virüse tutulmuş ya da dışarı çıkılamayan dönemlerde özellikle 60 yaş 65 yaş üstü vatandaşlarımıza öyle güzel hizmetler yaptılar ki. Ben bugüne kadar 38 ilimize ziyarette bulundum. Gittiğim her ilde valilerimizden teşekkür alıyorum.  Valilerimiz diyorlar ki, hocam Allah sizden razı olsun. Hocalarımız bu salgın döneminde elimiz ayağımız oldu. Dolayısıyla biz şuna inanmış insanlarız, “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanlardır.” Ben hocalarımıza diyorum ki, biz sadece caminin içinde vatandaşlarımıza namaz kıldırma memuru değiliz. Caminin dışına çıkmamız lazım. Gençlerin, çocukların, ailelerin neye ihtiyacı var, onların ihtiyaçlarını karşılamamız lazım. Hocalarımız milletimizin her halinde, her durumunda, ibadetlerinde, her zaman milletimizin yanında. İşte bir tanesi böyle medyaya yansıdı ama bu hocamız gibi binlerce kardeşimiz milletimizin hizmetinde.”

Metaverse üzerinden hac olur mu?

Başkan Erbaş, son zamanlara sıkça gündeme gelen, “Metaverse üzerinden hac olur mu?” sorusunu da yanıtlayarak, “Baştan şunu söyleyeyim, sanal dünyalara fazla kapılmamak lazım. Hacda belli şartlar ve yapılması gereken belli ziyaretler var. Onların yapılması gerekiyor. Sadece belki görsel olarak insan ihtiyacını gidermiş olur ama bir ibadet o şekilde yapılmaz. Mutlaka Arafat'ta kalmak, tavaf yapmak lazım. Orada Haccın bütün şartlarını yerine getirmek lazım. Metaverse hayatımıza girecek ama ibadetin yerini alması mümkün değil. Ne kadar gelişiyor olursa olsun bir ibadet sanal olmaz.” değerlendirmesinde bulundu.

"Mescid-i Aksa ziyaretlerimiz başlıyor"

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Mescid-i Aksa ziyaretlerine başlayacaklarını belirterek, “Bu ayın ortasında ve sonunda Mescid-i Aksa ziyaretlerimiz başlayacak. Gruplar olarak Mescid-i Aksa'ya, Kudüs'e ziyaretler yapılacak inşallah.” ifadelerini kullandı.

“Kripto para şu an itibariyle güvenilir olmadığı için caizdir denilemiyor”

Kripto paranın kullanılmasının hükmüyle ilgili Başkan Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun konuyu alan uzmanlarıyla sürekli değerlendirdiğini belirterek, “Din İşleri Yüksek Kurulumuz, kripto para ile ilgili şu an itibariyle güvenilir olmadığı için, insanların güvenli bir şekilde kripto parayı kullanma ortamı oluşmaması nedeniyle ve herhangi bir istismara sebep olabileceği, insanların insanlara zarar verme ihtimalinin henüz ortadan kalkmaması sebebiyle şu an caizdir denilemiyor.” diye konuştu.  

Editör: Mehmet Çalışkan