Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul Fatih Camii'nde hutbe irad etti.Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi'nin cenaze namazına katılmak üzere Fatih Camii'ni ve avlusunu dolduran kalabalığa hitap eden Erbaş, "Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki iman etmişler ve takvaya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de ahirette müjdeler olsun! Allahın sözlerinde değişme olmaz, en büyük kazanç budur." ayeti kerimesi ile "Şüphesiz alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakırlar, onların bıraktıkları yegane miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur." hadis-i şerifini okuyarak başladı.

"Bir gönül insanını dar-ı bekaya uğurluyoruz"

Kur'an'ın rehberliğinden asla ayrılmayan, sünnet-i Rasulullah'tan asla taviz vermeyen, kamil bir mümin, mihrapların imamı, minberlerin hatibi, kürsülerin vaizi, ömrünü İslam'ın inanç, ibadet, ahlak ve muamelata dair emirlerine ittiba edilmesine ve nehiylerinden ictinab edilmesine adayan bir gönül insanını cuma günü icabet vaktinde dar-ı bekaya uğurladıklarını belirten Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Bu vesileyle ilim ve irfan yolunda bir asra yakın mücadele yürüten ve bu uğurda binlerce talebe yetiştiren muhterem hocamıza Cenabıhakk'tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet, makamı ali olsun." dedi.

"İnsan için uğrunda yorulmaya değer en yüce uğraş ilimdir, alim olmaktır"

Prof. Dr. Erbaş, De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ayet-i kerimesine vurgu yaparak, "Alimin ölümü alemin ölümü gibidir. Zira alimler vahyi kendilerine kılavuz edinen peygamberlerin varisleridir. Toplumları hak ve hakikate yönlendiren rehberlerdir. Geleceğimizi aydınlatan yeryüzü kandilleridir. Bu sebepledir ki yüce dinimiz İslam'a göre ilim elde etmekten daha değerli bir çaba, alim olmaktan daha şerefli bir makam yoktur. İnsan için uğrunda yorulmaya değer en yüce uğraş ilimdir, alim olmaktır." diye konuştu.

Başkan Erbaş, şunları kaydetti:

"Yüce Rabbimizin bir ismi de el-Alim'dir. Kullarına kitabı, hikmeti, kalemle yazmayı öğreten O'dur. Bilmediklerini öğreten de O'dur. Dolayısıyla ilme sarılan, Allah'ın ipine, yani din-i mübin-i İslam'a sarılmış olur. İlimden yoksun kalan ise dünyada da ahirette de hüsrana uğrayanlardan olur. Nitekim Allah Resulü (s.a.s.) bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: 'Ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helak olursun!'

Asırlar boyunca Kur'an ve sünnetin izinde ilim, irfan, bilgi ve hikmetle insanlığın ufkunu aydınlatan bir medeniyetin varisleriyiz. Bugün de imanımızın ve tarihimizin bize yüklediği sorumluluğun idrakinde olarak yeniden ilmin kılavuzluğunda, adalet ve merhametin yolunda bir toplum ve dünya inşa etmeliyiz. İlmiyle amil, ahlakıyla nümune-i imtisal nesillerin yetişmesi için daha çok gayret göstermeliyiz.

"İnsan ilimle yücelir"

Medeniyetimizin mimarlarını, akıl ve emeklerini insanlığın hayrına kullanan öncü alimlerimizi nesillerimize hakkıyla tanıtmalıyız. Unutmayalım ki insan ilimle yücelir. Kalbini, ruhunu ve vicdanını ancak ilimle imar eder. Yaratılış gayesine ilimle ulaşır. Ahlak ve adabı ancak ilimle kuşanır. Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifini aklımızdan hiç çıkarmayalım: 'Ancak şu iki kişiye gıpta edilir; onlardan biri, Allah'ın kendisine mal verdiği ve hak yolunda o malı harcamasına imkan tanıdığı kimsedir. Diğeri ise Allah'ın kendisine ilim ve hikmet verdiği, onunla amel eden ve onu başkalarına da öğreten kişidir."

Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi'nde tüm insanlara seslendiğini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştu: 'Size iki şeyi emanet bırakıyorum. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız. Allah'ın kitabı ve benim sünnetim.' Biz de onun varisleri olarak, Allah'ın kitabına ve Resulünün sünnetine sarılarak emanetini yaşanan bir hayata dönüştürme yolunda son nefesimize kadar çalışacağımıza söz veriyoruz. Allah Resulu aynı hutbenin sonunu şöyle tamamlamıştı: 'İnsanlar yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?' deyince ashab-ı kiram: 'Allah'ın risaletini tebliğ ettin, vazifeni hakkıyla yerine getirdin, bize nasihatte bulundun diye şahitlik ederiz ya Resulallah.' dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s.) şehadet parmağını semaya doğru kaldırdı, sonra da insanlara doğru çevirip indirerek, 'Şahid ol Allah'ım, şahid ol Allah'ım, şahid ol Allah'ım.' dedi. Biz de Peygamberimizin şahitliğinin, mübeşşirliğinin, uyarıcılığının, davetçiliğinin, muallimliğinin, müderrisliğinin, mürşitliğinin varisleri olarak iyiliklerin yaygınlaşması ve kötülüklerin ortadan kalkması için vazifemizi hakkıyla yapıp nice insanın şahitliğini alarak Rabbimizin huzuruna varma konusunda var gücümüzle çalışacağımıza, vefat etmeden, musallaya gelmeden önce bu şahitliği almış alimlerimizin yolundan gideceğimize söz veriyoruz. Rabbim son nefesimize kadar bu hedefe kilitlenerek çalışmayı hepimize nasib eylesin."

Editör: Mehmet Çalışkan