"Muharremiye ve Kerbela Şehitlerini Anma Programı"nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Bizler, bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz." ifadesini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde düzenlenen "Muharremiye ve Kerbela Şehitlerini Anma Programı"na katıldı.

Burada cemaate hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, muharrem ayının, Hz. Peygamberin "Allah’ın ayı" olarak nitelendirdiği ve Kur'an-ı Kerim'de savaşın yasaklandığı bildirilen dört aydan birisi olduğunu hatırlatarak, muharrem ayının aşurayı ve Kerbela'yı hatırlattığını dile getirdi.

- Hz. Hüseyin'in şehit edilmesi, Müslümanları tarifi imkansız acılara gark etmiştir

Muharrem ayının 10. gününün,  pek çok tarihi hadiseye sahne olduğunu belirten Erbaş, şunları kaydetti:

"Aşura, Hz. Hüseyin’in bu günde şehit edilmesi nedeniyle Müslümanların ortak hafızasında bir hüzün mevsimi olarak yer etmiştir. Yüce Allah'ın bu ayda savaşı yasaklamış olmasına rağmen ne yazık ki Kerbela çölünde Hz. Hüseyin Efendimiz ile beraber çoğu ehlibeyt mensubu 70’ten fazla insan, siyasetlerini hile ve desiseyle sürdüren bir grup azgın ve muhteris tarafından acımasızca şehit edilmiştir. Bu elim olay, sevgili Peygamberimizi ve onun ehlibeytini seven bütün müminleri derinden yaralamış, bütün Müslümanları tarifi imkansız acılara gark etmiştir."

"Hz. Hüseyin’in, zulme ve zalimlere karşı destansı direnişi, ihanet ve sadakatsizlik karşısındaki sarsılmaz duruşuyla müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurduğu" değerlendirmesinde bulunan Başkan Erbaş, ona ve yakınlarına bu zulmü reva görenlerin ise vicdanlarda hep mahkum edildiğini, isimlerinin tarihin karanlık zindanlarında kaybolup gittiğini, bugün Anadolu ve İslam dünyasındaki evlerde ehlibeytin isimlerinin olduğunu vurguladı.

- Hz. Hüseyin’i sevmek Peygamberi sevmektir

Ehlibeyt ve Hz. Hüseyin ile bağın, Muhammedî bir muhabbet olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

"Hz. Hüseyin’i sevmek, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimizi sevmektir. Rasulullah (s.a.s.) bu hususta şöyle buyurmuştur: ‘Kim Hasan ve Hüseyin’i severse beni sever, onlara buğz eden bana buğz etmiş olur.’ Dolayısıyla Hz. Hüseyin’i sevmek, onun uğruna can verdiği değerleri sahiplenmek, onun yürüdüğü yolda yürümektir. Elbette Hz. Hüseyin’in yolu, Allah’ın elçisi Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimizin yoludur."

- İslam coğrafyasını büsbütün Kerbela’ya dönüştürme gayreti içerisinde olanlar var

Prof. Dr. Erbaş, günümüzde İslam coğrafyasını büsbütün Kerbela’ya dönüştürme gayreti içerisinde olanların varlığına dikkati çekerek, "Hala bu fitneyi kanatmak isteyen, bu fitneyi sürdürmek isteyenler var. Müminleri birbirine düşürmek isteyen bazı kesimler, gruplar da bunu fırsat bilip tuzak kurma peşindeler. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıkları kavga sebebi haline getirerek, Müslümanların arasına tefrika sokmaya, fitne tohumu ekmeye çalışanlar var. Nitekim bunun farkında olunmadığı için gönül coğrafyamızın pek çok noktası adeta birer Kerbela’ya dönüşmüş durumdadır." değerlendirmesinde bulundu.

- Birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız

Birlik ve beraberliğin önemine işaret eden Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizler, ‘Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılınız. Tefrikaya düşmeyiniz, ayrılıp bölünmeyiniz.’ ilahi fermanı gereği Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmak zorundayız. Zamanın savrulmaları karşısında dirayet, basiret ve ferasetle durmalıyız. Fitneye, ihanete, tefrikaya karşı hep birlikte uyanık olmalıyız. Duygu, düşünce, söz ve davranışlarımızla birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Kalplerimizi birleştirerek, tek bir kalbe ve tek bir vicdana dönüştürmeliyiz. Eğer bunu hayata geçiremezsek İslam coğrafyasında, hüznün ve matemin en acılı hikayeleri yaşanmaya devam edecektir."

Başkan Erbaş, Kerbela’nın acısını yaşayan Müslümanlara düşen en hayati görevin; “Kerbela’yı doğru okumak, doğru anlamak ve ondan dersler çıkarmak” olduğunu ifade ederek, “Hz. Hüseyin’in şahsında vücut bulan erdemlerini kuşanmaktır. Hak yolda mücahede ve mücadele etmektir. Rabbimizin, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile gönderdiği ilahi hakikatlere sadakat göstermektir. Allah’a, Rasulüne ve bütün müminlere karşı samimi olmak, içten davranmaktır.” diye konuştu.

- Hiçbir bahane bizi birbirimizden ayıramaz

İslam inancının en güçlü bağ ve en büyük imkan olduğuna vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sözlerini şu hatırlatmalarla tamamladı:

“Bizler Alemlerin Rabbi olan Allah’a, O’nun son elçisi Resul-i Ekrem’e, (s.a.s.) son ilahi mesaj olan Kur’an-ı Kerim’e gönülden iman etmiş insanlarız, müminleriz, Müslümanlarız. Bizler bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz. Hiçbir bahane bizi birbirimizden ayıramaz, koparamaz. Bizler bir bedenin uzuvları gibiyiz. Birimizin acısı hepimizi hüzne boğar. Bizler, merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Yeryüzünde nerede bir mazlumun canı yansa yüreğimiz yanar, yüreğimiz dağlanır. Ortak hedefimiz ve duamız, bütün insanlığın huzuru, barışı ve selametidir. Cehalet, nefret söylemi, şiddet ve fitne ise hepimizin ortak düşmanıdır. Unutmayalım ki bizler birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bunu gerçekleştirecek tarihi birikime, ilme, irfana, imana, hikmete ve imkana fazlasıyla sahibiz. Yeter ki bu konuda samimi bir niyet ve azami bir gayret ortaya koyalım.”

Editör: Mehmet Çalışkan